Allah'ın Emanetçi dükkanı...

"Allah'a emanet ol!.."
Kafa ütüleme seansı bu sözle son buldu...
Bu söz artık her ayaküstü sohbetinden sonra, "Eyvallah" manasında kullanılan bir söz. Eskiden, savaşa veya tehlikenin gözüne gönderilmek zorunda kalınan insanlara söylenirdi. Şimdi abartılmış ve cılkı çıkarılmış vaziyette. O kadar çok duyuyorum ki...
Otobüste boru tipi bir sesle mübalağasız yarım saat konuşan ve her cümlesinde Allah'la bağlantılı bir sözcük kullanan adam da konuştuğu kişiyi Allah'a emanet edince, bu yazıyı yazmaya karar verdim...
Allahın emanetçi dükkanı ağzına kadar dolmuş durumda arkadaşlar! Böyle durumlara Allah'ın bekleyip bekleyip nasıl tepki verdiğini de düşünmemiş olmalısınız! Önüne gelen herkes Allah'a emanet edildiğine göre, emanet edenlerin vesayet konusunda, emanet edilenlerin de kişilik konusunda sorunları yok mudur?! Allah'ın böyle tipler için bir emanetçi dükkanı açmak zorunda kaldığını, Allah'a emanet olmadan yolda bile yürüyemeyen, su bile içemeyen bir neslin doldurduğu Emanetçi dükkanının -bir türlü geri alınmayab, sürekli yeniden emanete gönderilen mallarına Allah el koyarsa ne olacak?!..
Allah, dilinden adını düşürmeyen tipleri, her haltta kendine başvursunlar diye yaratsaydı, yeryüzüne gönderir miydi sizce? Bu diyarda herkes yalnız doğar, yalnız ölür ve kararlarını da yalnız verir -yani kararları, veren kişiyi bağlar. İnsan da bu kararlarına ve yaşamının spiritüel kalitesine göre değerlendirilir. Tanrının huzurtna giden tüm ruhlar da eşit olsa gerek, Başbakan-Yaşbakan diye ayrım yapıldığını hiç sanmam. İnsan aldığı kararların fikrini çoban kabul ettiği "akıllı" Hocalarından da edinmiş olsa, kararlar, alanın kendi hanesine yazılır. (Eskiler bu yüzden, "Başkasının yolunudan gitmek tehlikeli" dememiş midir?!)
Konuştuğu kişiyi Allah'a emanet eden odun, rahatsız olduğu halde sesini çıkarmayan uzun yol yolcularının yüzüne bile bakmadan yerinden kalktı, akikli gümüş yüzüğü, kehribar tesbihi ve janti takım elbisesiyle arabanın merdivenlerinde kayıp paldır-küldür düştü. Duyduğum seslere bakılırsa tesbih de koptu. Böyle zamanlarda mutlaka birileri kalkar, düşene yardım eder falan...
Kimse yerinden kalkmadı, muavin de adamı seyretmekle yetindi. Adam tesbih tanelerini toplamak için muavinin önünde canti elbisesiyle yerlere kadar eğildi, muavine birşeyler söyleyecek oldu, muavin oralı bile olmadı. Bu arada yüzlere birer gülücük yerleştiğini de o an farkettim!
Adamın karizması çizilmemiş, cart diye yırtılmıştı!..
Allah'ın emanetçi dükkanı, emanet mallarla ağzına kadar dolduğu ve başka mallara yer kalmadığı için kapanmak üzere olabilir. Önüne geleni Allah'a emanet eden böyle tiplerden Gökyüzünde hiç hazedilmediğini tahmin etmek de zor olmasa gerek!...
Bundan böyle, Allah'a gerçekten -zorunda kalındığı için- emanet edilenlerle ilgilenilecek galiba!..
Her laflarında uysa da uymasa da Allah'ı meşgul edenler, onunla en sorunlu olanlar mıdır nedir?!..