Dünya'nın ruhunu aramak için Güney'e yolculuk...

Güneye doğru yolculuğa çıkmak...
Bilgelerin Güney'e çıktıkları yolculukları vardır böyle...
Goethe, anılarını yazdığı ve 1830'da yayımladığı kitabına da bu işi vermiş, 1978'de Çin'in modernleşme hareketini başlatmak için Deng Xiaoping de "Güneye Yolculuk" yapmış. Çin kültüründe Güneye yolculuğun özel bir anlamı vardır. Güneye tatile gidilir, ama birşeyler öğrenmeye aynı zamanda. Eski Türk geleneğinde (ve Çin geleneğinde) Güney, kırmızı renkle betimlenir...
Maya'larla ilgilenirken okuduğum kitaplarda, Güney Yolculuk yeniden çıktı karşıma. Mayalar gibi gizemli Hopi Halkı da Güneyle ilgilenmiş...
Hopilerin ünlü Koyaanisqaatsi kehanetlerini ve Francis Ford Coppola'nın aynı adla çaktiği belgesel filmi de unutmadım. Müziğini Philip Glass'ın yaptığı ve ezbere bildiğim filmde, modern uygarlığın çöküşü, sadece görüntüler ve müzikle anlatılır...
Basit ve garip bir müzikleri olan Hopilerin mitolojilerinde Plat Kwapi adını verdikleri bir şehir var. Adı, "Güneyin gizemli kızıl şehri."
Yerliler Güneye gidip orada taştan bir şehir yaparlar. Şehrin yapılış amacı oturmak falan değil. Her köşesini işleyen yerlilere verilen göreç şöyledir: "Plana göre yapın ve sonra şehri terkedin." Amaç, gizli bilgilerin kodlanarak taşa işlenmesi ve daha sonraki yüzyıllarda şehre gelebilecek olanlara, şifrelenmiş bu önemli bilgileri aktarmaktır. Amerika'da da yerliler böyle Güneye giderlermiş anlaşılan. Güneye gidenler, oraya neden gönderildikleri unutup şehrin tadını çıkarmaya kalkınca bozulup yozlaşıyorlarmış...
İşte burada duralım...
Bozulup yozlaşanların ne olduğunu merak etmemek elde değil!
İşte bu tip unutkan oluyorlar. Zevk arttıkça ruh azalıyor anlaşılan. Ama nihayet günün birinde bir olay olup hatırlıyorlar. Aynı mitin Maya'larda da olduğunu belirteyim: Güneyde Kızıl şehir...
(Bizim Güneyimizde Kızıl şehir değil Kızıl Deniz kurmuşlar -yani denizi böyle adlandırmışlar, benimsenmiş!)
Güneye Yolculukları düşünürken (ben de bir dostumla İtalya'ya gitmiştim. Eh o da Güney idi!) bir Güney yolculuğu buldum ki, 1976'da yapılmış, gene sihirli bir yolculuk...
Maya'ların ritüel takvimi Tzolkin'i bulan José Argüells, Amerika'dan yola çıkıp, Güneye, Orta Amerika'daki Palanque taşşehrine gelmiş. Şu eski ve boş şehirlerden biri. Şehre vardığında, yanındakilerle birlikte Maya piramitlerine çıkarken bir tropikal yağmur bastırmış, çareyi kaçışta bulmuşlar. Ama piramidin üstüne kısmına yakın olduğundan, yukarı çıkmak aşağı inmekten daha kolay gelmiş ve en Pacal Votan'ın mumyasının 1947 yılında bulunduğu taş odaya sığınmışlar. Yağmur kıyamet yağdıktan sonra güneş açmış. José Argülles odadan çıkıp baktığında, tam anlamıyla uçmuş olmalı, çünkü burada bilimselliği falan bırakıyor kitabında!
"'Rüzgarlar Mabedi'nden çıkan iki gökkuşağı görünmekteydi!"
Doğanın harikası iki şeyi birden burnunun ucunda görünce etkilenmemek mümkün mü?
Ozaman genç biri olan Argüelles, o seyahatinden sonra Maya takvimi konusuna iyice dalmış.
(Ben de İtalya'ya gidip geldikten sonra yoğun bir şekilde Yi Ching ile ilgilenmeye başlamıştım!)
Yi Ching'i keşfeden Argüelles, Maya takvimi ile ilgisini de anlamış anlamasına ama, Orta Asya'lara kadar gönderdiği Maya Atavatanının, aynı zamanda Türklerin Atavatanı olduğunu ve aynı adı taşıdığını anlamamış. Türklerle hiç ilgilenmediğine bahse girerim...
Güneye inilince ne olur?
Doğru zamanı tesadüfen de olsa tutturduysanız, hayatınıza yepyeni bir yön verebilirsiniz. Nitekim Çin'in ilk Sarı İmparatoru da bu amaçla Güneye gitmiş, Mayalar da. Oradan, her zaman yeniliklerle dönmüşler. Benim bu hikayede, Güneye yaptığım bu hayali seyahatten getirdiğim son yenilik, Maya'ların Atavatanı "Turan" hakkında. ("R" sesini, tıpkı Altay kökenli Japonlar gibi "L" gibi okuyorlar!)
Eskiden beri o kadar Turan hikayesi dinledim, buradan coğrafi bir bölge adıyla/sanıyla bahsetmeyenini görmedim. "Turancılar" vardı mesela. Ama Maya'ların kutsal kitaplarından Chachiquels'de, "Annelerimiz-Babalarımız bizi Turan adlı yerde doğurup büyüttüler" gibi bir söz söyledikten sonra, Turan'ın gerçekte ne olduğunu da açıklıyor: "Bir dünyadan diğerine geçiş bölgesi". Siz belki ışınlanan insanlar, zaman tünelleri falan düşüneceksiniz ama ben sadece bilinç değişmesi görüyorum. Turan'da, çok katmanlı bir geçeklik duygusunun yaşandığını tahmin ediyorum. Argüelles de farklı, yeni bir kültürün/uygarlığın doğmasını ve dönüşen insanların yeni bir uygarlık kurmalarını görüyor. Yeni bir bilince uyanan insanları, Orta Asya'dan Bering Boğazı'na kadar yürüten ve oradan Kuzey Amerika'yı yukarudan aşağıya geçirip Orta Amerika'ya getiren şey neyse, oldukça büyük bir etki olmalı...
Jose Argüelles, bu macerasının sonunda, yeryüzünün de bir ruh bedeni olduğunu anlamış. Ve rahatlamış...