Hava dellenince İzlandalılar kriminal roman yazarlar! Herhalde böyle birşey, çünkü çok iyiler. Mesela Ragnar Jonasson onlardan biri. Burada yılın yarısı hem kış hem gece malumunuz -oturup "kimi nasıl öldürsek" diye mi düşünüyorlardır nedir, heyecanlı ve sürükleyici romanlar yazıyorlar. Hatta bu ülkenin dünyaya ihraç listesinde, "Kriminal roman" da var. Konumuz "kurmaca" olunca, elbette önce romanlar ve filmler geliyor aklımıza.
Bir de kurmaca teoriler var...
Biliyorum, cümle saçma oldu, zira "teori" demek esasen "kurmaca" demek, ama kurmacadan kurmacaya fark var. Mesela Charles Darwin'in evrim teorisi de bir kurmaca, Albert Einstein'ın izafiyet teorisi de bir teori, Hanns Hörbiger'in buz teorisi de bir teori. Bunlardan ilk ikisini mutlaka duymuşsunuzdur. Birincisi hakkında hala ufak-tefek bazı kuşkular olmakla birlikte, ikincisi doğru sayılıyor, çünkü çok büyük oranda kanıtlandı.
Madem kurmacadan bahsediyoruz, ben bugün şöyle bir soru sormaktan yanayım:
Teoriler mi gerçeklerden çıkıyor yoksa gerçekler mi teoriden? Bir yumurta-tavuk sorusu.
Bir gerçeği algılamak için önce bir teori uydurmak gerekiyor olmasın? Tabii teorinin nasıl, hangi şartlar altında uydurulduğu da önemli. Ve her teori doğru çıkacak diye bir kural yok. Günümüz dünyasında tam da bu unutulmuş gibi. İnsanlar aşırı "dikkatli", kendilerini gerçeğe fazla uydurup fazla kasıyorlar ve fantastik şeyler duyamıyoruz, şaşıramıyoruz, şöyle ağız tadıyla çürütemiyoruz veya savunamıyoruz.
Bir teorinin doğuş, serpiliş ve ölüşünün en güzel hikayelerinden birini -teoriyle birlikte- Avusturyalı makina mühendisi Hörbiger yazmış.
Sırf "içine doğduğu için" oturup, evreni açıklamış ve 1894'de aldığı ilhamla, bu işin buz ve ateş ilişkisiyle ilgili olduğunu atmış ortaya. "Fire and Ice" filmini gördünüz mü? 1983 yapımı bu animasyonu, Berlin'de bir Program-sinemasında görmüştüm, piyasa mantığına aykırı filmleri gösteren sinemalardır (Beyoğlu'nda da Alkazar vardı, 2010'da kapandı. Bir tek Beyoğlu sineması kaldı benim bildiğim). Ralph Bakshi'nin yetişkinler için çektiği ilk adam gibi çizgi filmdir bence. Yukarıdaki İllüstrasyon da, film için efsanevi çizgi roman çizeri Frank Frazetta tarafından çizilmiştir. Bu adam, benim çok tuttuğum pervers kedi "Fritz the Cat" çizgi romanını da (Underground-Comic) başarıyla animasyon film haline getirmiştir ve ilk "Yüzüklerin Efendisi" animasyonunun da rejisörüdür (1982). Dünyayı buzla kaplayan kötülerle savaşanların hikayesini anlatan Bakshi' filmini Hörbiger'in teorisi üzerine kurmuş gibidir. 1913'te açıklanan buz teorisine göre, evren, Güneş gibi sıcak yıldızlarla onlara uzak soğuk uzaydaki buzun zıtlığı üzerine kuruludur. Ve bu teori tutmuş!
İkinci Dünya Savaşı'na kadar, evreni bu teoriye göre açıklayan birçok bilim adamı, bu teori temeli üzerinde araştırma yapan çok sayıda bilim adamı var. Bu teoriye inananlardan biri de Adolf Hitler, "Ben de kendimi, Hörbiger'in dünya buz teorisine yakın hissediyorum" diye bir vecizesi var. Teori 1940'larda ilk sarsıntısını yaşamış. "Bu doğru değil" diyenler olmuş, ama "kanıtla" diye diklenmiş buz teorisyenleri. Ay'ı gösterip, "İşte kanıt. Orası buzla kaplı" diyorlarmış (tıpkı Bakshi'nin Fantasy-filmindeki gibi).
Eh 1969'da Ay'a giden Astronotlar, teoriyi kesin bir şekilde çürüttü ve savunucusu da zaten kalmamış bir teoriydi, teoriler tarihi midir tarihin tozlu rafları mıdır -işte oralarda bir yerlerde duruyor olmalı. Ama ne kadar muhteşem bir macera, ne kadar güzel bir inat, ne kadar şaşırtıcı bir fantazi olduğunu da itiraf etmeli...
Bir makina mühendisinin sırf "içime doğdu" lafıyla başlayıp binlerce bilimciyi mobilize edebilmesi, konu hakkında çok sayıda kitabın yazılması... Güzel bir macera. Eğer absürd ise, daha absürdlerini de biliyoruz. (Eski sosyalist doğu bloku ülkelerinde -mesela Brejnev döneminde- yazılan teorik "Bilimsel Sosyalizm" kitapları ve yazarları nerede?)
Soğuktan ve buzdan nefret eden sıcak güzel bir kadına buz teorisini kabul ettirmek belki eskiden de kesinlikle imkansızdı, belki de bu teoriye sadece soğuk mekanik bilim adamları inanmışlardır (bilim kadınları değil!) ama gene de ortaya bir teori atmak, en kral roman kurgusundan daha heyecanlı (yoksa onca bilimci, buz teorisi kitabı yazmazdı). İzlanda'nın aktif yanardağı Hekla da böyle bir teorinin sahibi...
İzlanda'nın en ürkütücü yanardağı kaynıyor. Her an patlaması bekleniyor. Ve bu dağ, Flaman kartoğraf (haritacı) Abraham Ortelius'un harita üzerinde de gösterip üzerine yazdığı üzere, "Cehenneme açılan kapı"dır. Bu da bir Teori.
Dağ sallanmaya başlamış. Lav püskürtecek, açılacak açılmasına da, acaba Ortelius'un 1585'den kalma teorisi doğru mu?!..
Benim merak ettiğim başka birşey şu: Ateş ve Buz teorisinin sahibi Avusturyalı Hörbiger, baba tarafından İzlandalı mı -veya anne tarafından?!..