Disney, Warner, Universal, Paramount, Twentieth Century Fox, Hollywood'un en büyükleri ve 2007 ile 2011 arasında gelirleri yüzde 40 azalmış. Hani "internet ve televizyon sinemayı tahtından edemez, birşey yapamaz" diyenler var ya?! Yanılıyor olabilirler -öyle görünüyor. Modern zamanların bir numaralı sanatı sinemada birşeyler oluyor ve galiba Türkleri de ilgilendiren bir durum, çünkü "Muhteşem Yüzyıl" diye bir fenomen var ortada.
Televizyon seyretmeyen benim gibi birine anlatmak pek kolay olmasa da, "Dizi seyretmek" kavramının ve öneminin farkındayım! Bu da şudur:
Haftanın belli günleri belli saatlerde televizyonunuzun başına geçiyorsunuz ve o akşamınızı, bir önceki hafta uyanan merakınızı gidermek için geçiriyorsunuz ve geçirirken, bir yandan da yeni uyanan meraklarınız için bir sonraki haftayı bekliyorsunuz. Sarmal, dizi bitinceye veya canınız sıkılıncaya kadar devam ediyor. Ben "Muhteşem Yüzyıl" setini ziyaret etmeden önce bile oturup, dizinin bir tek filmini seyredemedim. Bununla övündüğümü söylemiyorum kesinlikle -hele dizinin başrol oyuncularıyla, Kanunî Halit Ergenç ve Hürrem Meryem Uzerli ile, merhum senarist Meral Okay'la tanıştıktan sonra...
Gerçek sanatçılar ve dünya kalitesinde insanlar.
"Mühteşem Yüzyıl" dizisi inanılmaz büyük bir titizlikle çekiliyor. O dekorları görmüş, kostümlere dokunmuş, sette kamera rayda kayarken oyuncuların repliklerini tekrarlamalarını duymuş ve seyretmiş biri olarak. Arap ülkelerinden Balkanlara, oradan Rusya'ya kadar, insanlar bu diziyi boşuna seyetmediğini biliyorum. İşte bu yeni fenomen, dünya sinema sektörünü sallıyor. Şimdi Hollywood'un başında "Dizi seyretmek" diye adlandırılan bir bela var. Sultan Süleyman bizim buralardan verilebilecek en önemli örnek. Dünya çapında örnekler arasında Mad Man, Breaking Bad, Homeland gibi diziler sayılabilir. Bunlardan en ünlü olan Lost'un ilk serisi evimde duruyor (henüz seyretmedim) ama dizi hakkında yazılmış Türkçe bir kitabı karıştırdım, bunların YouTube'daki örneklerine göz gezdirdim. Hepsi inanılmaz özenli, orijinal diziler.
Büyük sinema prodüksiyonlarının maliyeti yükselip sinemacıların gelirleri düşerken televizyoncuların kazançları artıyor... diyeceğim ama o da değil. (Bu yazıda biraz daha fazlasından bahsetmek istiyorum) Türkiye gibi ülkelerde Televizyonların kazancı artıyor diyebiliriz, çünkü "internet kullanımı henüz yeterince yüksek değil". Bunu biraz açmam gerek.
Türkiye, Facebook ve Twitter kullanımında dünya listesinin üst sıralarında, ama iTunes gibi internet dükkanlarından film, müzik satın almak konusunda çok cılız. Herkes televizyon seydiyor, internet seyretmiyor. İnternetten eKitap, müzik ve film alan biri olarak Türk iTunes dükkanının ne kadar zavallı olduğunu, Alman veya Amerikan iTunes mağzalarını görünce anlıyorsunuz. Türkiye'de henüz TV dizisi satın alınamazken, Amerika'da sadece iTunes düşünülerek yapılan diziler var. Bunun ne demek olduğunu şöyle özetleyelim: Türkiye'de olduğu gibi Amerika'da da birçok televizyon kanalı kendini bu diziler sayesinde finanse ediyor. Ama internete açılan dizilerin televizyona ihtiyacı yok. Yani internetten satın aldığı reklamsız dizileri seytmek isteyenler hiç de az değiller, sayıları hızla artıyor -onlardan biri de ben olabilirim, internetten sadece kitap ve müzik değil, film de alıyorum çünkü. Bu gelişmeler Sinemanın ve film endüstrisinin sonu değil elbette. Televizyon icad olunduğunda radyo bitti lafları nasıl boşa çıktıysa sinemaya da pek birşey olmaz. Sinema kendini devam ettirir -ama televizyon konusunda kuşkularım olduğunu söylemeliyim!