Orta yaş üstü kadın bir taraftan telefonla konuşuyor, bir taraftan da -didik didik edilmiş- buruşuk bir Hürriyet gazetesini yan masadaki adama uzatıp, tüm şirretliği ve emir kipleriyle yüklü boru tipi sesiyle, "Ayyy, otuzsekizinci sayfa ner'de bul şunu" diyor -Allah'tan bana demiyor!
Genç adam kibarca yerinden kalkıp gazeteyi aldı ve bir iki sayfa çevirip, gazetenin bir haberine takılıp kaldı. Bilemedin altıncı, hadi sekizinci sayfa olsun. Adamın protesto tarzına bittim.
Benim bildiğim kadarıyla o gazetenin o kadar çok sayfası yok, ama ne gam. Kadın telefonda duyduğuna inanmış bir kere. O bir taraftan şamandıra büyüklüğündeki pahalı cep telefonuna bağırıken, genç adam da ona inat sessiz sakin gazete okuyor...
"Tabii... tabii... Bugünkü gazetede... Güncel..."
Bu yazı, şahit olduğum bu absürd monologdan hemen sonra yazılıyor. (Siz siz olun, güncel olun!..)
1995 baharında Bitlis'in Hizan ilçesindeki tek Süpermarkette (iri bir bakkaldı) bulduğum en taze gazete bir haftalıktı ve bunu dert eden de yoktu. Çocukluğumda eski otobüslerle köylük yerlerden lambur-lumbur geçerken, yol kenarında çocuklar "Gasteee" diye bağırınca, otobüsün sürgülü üst camından gazete atmak gibi bir işim vardı. Bizim eve hergün Cumhuriyet, Milliyet ve Akşam alınırdı, bunların bir-iki günlük eskilerini de yanımıza alırdık pencereden atmak için. Güncellik denen şeyin sınırları daha geniş tutulurdu. (Şimdi internet diye bir şey var.)
Gazetecilerin konu hakkında kullandığı en vurucu terim, "Deadline" adlı sözcüktür, bu laf "Güncellik"in de babasıdır. Latince "actualitas" menşeyli tüm "aktüel" terimler de buradan fırlamıştır. Mesela gazeteye son haber, Türkiye saatiyle altıya kadar yetiştirilecekse, o saate "Deadline" denir. Gazete haberinin ölüm çizgisidir. Ondan sonrası kesiktir, gazete baskıya girer.
Amerikan iç savaşında Kuzeylilerle Güneyliler birbirini yerken Georgia'daki Andersonville'de savaş esirlerine açık alanda sanal bir çizgi göstermişler: "Bakın, bu çizgiyi aşan vurulacaktır" demişler -ve bu da haber olmuş. Gazetecilerin işte tam da bu lafı kendi mesleklerine kavram yapıp sokacak kadar sevmiş olmaları zaten psikolojik bir vak'a... Ama mekansal bir sınırdan, zamansal bir sınır devşirmeleri, daha da bir "vak'a"dır!..
Güncellik, gazetecilik tarafından icad edilmişse. Gazetecilik de Johannes Carolus tarafından 1605 yılında Strassburg'da icad edilmiştir. Yatırım yapmak isteyen, ticaret yapmak isteyen iş adamları, bir ticaret kavşağı olan Strassburg'da neler olup bittiğini, hangi işlere talep olduğunu merak ettikleri için, kurnaz tavşan Carolus, olanı biteni anlatan haftalık büyük sayfalar yazdırmaya başlamış, adını da Relation koymuş. Evet yanlış okumadınız: Her hafta 150 gazete elle yazılıyormuş. (Berlin'de talebeyken benim de kullandığım bir yöntem. Elle yazıp fotokopiyle çoğaltmaca!)
İlk gazete, tamamen "duygusal" bir girişimcilik olayı...
Eskiden sabah ezanıyla kalkılır, namazdan sonratarlaya gidilirmiş -babam anlatırdı. Avrupa'da da sabah papazın takdisiyle başlarmış -bunu da yaşlı bir Bavyeralı anlatmıştı. Bunlar unutulmuş, şimdi onun yerine gazete okunuyor. Şöyle:
"Sabahları gazete okumak, realist bir sabah duası gibi."Bunu söyleyen, büyük düşünürGeorg Friedrich Wilhelm Hegel. Eskiden kendini Tanrı'ya endekslemek için (kutsal kitaptan alınma) dua rısaleleri okuyanların, şimdi hızlı dünya düzenine biraz olsun adapte olabilmek için okudukları sabah rısalelerine "Gaste" diyoruz (pardon "Gazete" olacak). Bir günlük süre/interval içinde "cereyan eden" olayları yazan gazete, insanların ortak algılama türü yaratıp birbirlerine benzer hale gelmelerine de katkıda bulunuyor ve -mesela- Millet denen, Ulus denen yapıların kurulmasını farketmeden farkettirmeden araç oluyor. Böyle bir işlevi var.
İyice hızlanan dünyada güncellik denen şeyin öznesi haberlerin ölümcül sınırlarının (bayatlamasının) saniyelere kadar düşüşüne bakıp, ne absürd cümleler kurabiliriz bir bilseniz. Güncelliğin krizinden bahsetmek bile mümkün.
Yazı bu kadar...
Breaking News...
"Dünyada olup biten herşey, gazetelerin sayfalarına sığdığı kadardır."
Gazetecilerin kendi aralarında geçtikleri dalgalardan biridir bu vecize!..
Genç adam Hürriyet'te o haberi bulamadı -cidden aramadı zaten.
Bağıra çağıra konuşmaya devam eden kadına, "Böyle bir haber gerçek olsaydı, Hürriyet gazetesinde yazardı, hatta üşenmeyip sizin için otuzsekiz sayfalık bir gazete bile çıkarırlardı" demek isterdim!..