N'aaptım?!..
...
Olayı başa saralım...
Harika bir ramazan akşamı. Ertafımda iki kedi yavrusu geziniyor, biri kucağımda. Sahilde denize karşı kitap okuyorum. Tembel martılar yan yan etrafı kesiyorlar. Çayların biri gidiyor biri geliyor. Burada, benim hemen hergün takıldığım sahil kahvesinde çalışan genç garsonların bazıları oruç tutuyor. Lise talebesi olup üniversiteye hazırlanan bu gençler fazla dindar falan değiller. Kızlar inanılmaz güzeller, erkek talebeler de utangaç ve sakallılar (nedense). Aralarından sakalsız olanı en dindarları. İşte bu gençlere bir hediye verdim -iftarlık...
Perk sevdiğimden değil ama kızkardeşim yurtdışından ilginç bir çikolata gerirdi, sevdim. Bitter çikolatanın içine, Chilli biber ile desteklenmiş acımtrak tatlı bir sos koymuşlar. Çikolatanın bitter tadını pakiştiren bir özellik. Ben, ayrı ayrı ambalajlanmış altı çikolata diliminden üçünü gençlere verdim, teşekkür edip aldılar...
Ben oradan başka bir kahveye, oradan da başka bir kahveye gittim, çikolatayı tamamen unuttum ve kitabımı okudum, sahilde kilometrelerce yürüdüm, olacak olmayacak bir sürü şey düşündüm. Karanlık denizin kenarında boş kumsalda oturdum, ay ışığında paçaları sıvayıp dalgalarla dalga bile geçtim...
Sonra gece yarısından hemen sonra bir zamanda, son turu atıp yatmaya hazırlanırken, o ilk kahvenin önünden geçtim...
İşte tam geçerken, en dindar olanları sahile inip yolumu kesti. Her zanmanki gibi utangaç utangaç gülümsedi, gülümsedim...
"Abi sen n'aaptın?!"
"N'aaptım?"
"Sen bize alkollü çıkolata verdin. Hoca da bize, 'Sizin orucunuz kırk gün kabul olmaz, Cehenneme gidebilirsiniz' dedi, sen n'aaptın?!.."
"!.."
"Çikolatanın içinden böyle alkollü birşey çıktı yapış yapış" (Yüzünü buruşturuyor)
Kardeşimin dünyanın başka bir diyarından özene bezene paketleyip bana getirdiği, benim de yemeye kıyamayıp bu ışıltılı gençlere hediye ettiğim orijinal çikolataya yargısız infaz yapan bu pırıl pırıl tertemiz çocuğun karşısında ağzım açık kalakaldım...
"Hoca 'Cehenneme bile gidersiniz' mi dedi sahiden?!"
"Evet. Ramazanda alkolle oruç bozulursa..."
Lafını bıçakla kestim.
"Sen Hoca'ya söyle, Cehenneme o gidecek... Zaten 18 yaşından küçükleri, büyük bir halt işlemedikleri takdirde Cehenneme almıyorlar, ama bilmeyip uyduran, insanlara böyle kara çalan salak Hocaları tekme tokat Cehenneme atıyorlar!"
"Ama abi, Hocaya nasıl söylerim?!"
"Bak gördün mü, sen bu yüzden Cehenneme giriş sınavını kafadan kaybediyorsun."
"Abi bize neden alkollü çikolata verdin Ramazanda, sen yapmazsın, ama Hoca, 'Bu alkollü' dedi."
Öfkeme güç hakim oluyorum. O an Hoca dedikleri herifi elime geçirsem, "Allah yarattı" demeyeceğim...
"Alkollü değil tabii ki. Ben sana Ramazanda neden alkollü şey vereyim? Böyle bir saygısızlığı neden yapayım?"
"Yani alkol yok di'mi abi?"
"Yok!.."
Rahatlayıp gülümsüyor. Benim uykum açılmış, canım sıkılmış, "İyi geceler" dileyip hızlı hızlı yoluma devam ediyorum. Arkamdan sesleniyor.
"Abi!"
"Efendim?"
"O zaman ben günaha girmedim şimdi di'mi?"
"Sen Ramazanda dolu şarap fıçısının içine düşsen, gene de günaha girmezsin, ama Hoca girmiş. Sen hep böyle kalabilsen, aslında oruç tutmana da gerek yok."
Duraklıyor. Gülümseyip el sallıyor...
Uyuyabilirsen uyu...
Ben sahilde turlamaya devam ediyorum. Kuma oturup, sahilde pinekleyen martıları seyrediyorum. Onlar da çaktırmadan beni dikizliyorlar. Öfkem geçince, benim gibi onlar da rahatlıyorlar. Uyuyoruz...
İyi sabahlar...