Çin sinemasının as rejisörü Zhang Yimou da onu filmlerinde kullanıyor zaten.
Bu adamın renkleri kullanma yeteneğine, şaşırmamak mümkün değildir. "Kahraman" (Hero) Filmini seyrettiyseniz bilirsiniz. Bir tek sahnede doğa renk değiştirir, gökten kırmızı yapraklar yağar. Duello sahnelerini bu kadar şiirsel bir dille anlatabilen, Asyalıların Türklere de yabancı olmayan aşırı duygusallığını ve melankoliyi görsel alanda bu kadar iyi ifade edebilen rejisör hiç de fazla değildir.
Gelecek yıl Çin'e gitmeye hazırlanan biri olarak, her zaman ilgilendiğim Çin hakkına artık pratik konulara da kulak kesiliyorum. Mesela Türkiye'de hali-vakti yerinde biri olduğunu göstermenin sembolü cipe binmek ise (bir ara öyleydi, -şimdi nedir bilmiyorum) Çin'de de evinde hava temizleyici düzeneklere sahip olmakmış. Bir dostum anlattı, hava kirliliği öyle berbat boyutlardaymış ki, evde olsun temiz hava solumak için bu pahalı aletleri kullanıyorlarmış. Eskiden, 1980'li yıllarda, (çevre blincimin geliştiği yıllarda!) "Yakında dağ havasını şişeleyip satarlar" derdim. Çin Proter Devrimi bunu becermiş görünüyor, o zamanlar rüyamda görsem inanmazdım.
Kubilay Han'ın kurduğu başkent Beijing (Peking) ya da eski adıyla Hanbalık, çölün kıyısında. Moğollar şehri, steplere kolay tüyebilmek için çöl kıyısına kurmuş olmalılar -bunu bir soruşturmalı- ama başkenti böyle bir yer olan Çin, dünya popüler sinemasında yer edindi. Kültür başkenti İstanbul gibi bir yer olan Türkiye ise başarılı ama, popüler filmler üretemiyor. O alana açılmayı hedeflediği görülen Cem Yılmaz filmleri o seviyeden henüz uzak. Popüler sinema, dünyanın her yerinde her eve girebilen sinema demektir ve etkisi de çok büyüktür. Eskiden Hong Kong malı filmler vardı. Onların popüler olabilen tek türü, Bruce Lee'nin başrol oynadığı Kung Fu filmleriydi. Uyduruk şeylerdi. En çok da, o filmlerdeki Batılı düşmanlığına ve Japon düşmanlığına gülerdim. Bugünün filmleri eski Çin filmleri gibi iptidai şeyler değil artık, estetik değerleri çok yüksek, Kurguları da gayet iyi. Zhang Yimou'nun filmlerini, birçok pahalı Hollywood produksiyonuna değişmem.
Son filmi "The Flowers of War", beni özellikle ilgilendiriyor, çünkü Çin'de 1937'deki Japon işgalini anlatıyor. O dönemde bir grup Çinli, bir kiliseye sığınıyor ve Japonların katliamından kurtuluyor. Başrolde, bir papazı oynayan Christian Bale var.
Anadolu hikayeler ve masallar içinde yüzüyor. Türkiye'de kültürü özendiren ve destekleyen Hükümetler olsa, Türk sineması da çok gelişir kuşkusuz. Türkler, kendilerine de tarafsız bakabilmeyi öğrendikledinde, "dünyaya Türkiye propagandası yapmak" gibi saçmalıklarla uğraşmadıklarında, sanatı esas aldıklarında, Çinliler gibi dünyanın fethine çıkabilir, hem de kıvrık Türk Yatağanıyla, sert Türk yayı ve okuyla...