Bisiklet-meteoroloji ilişkisi, veya İnsan ne ister?!..

Evet ne ister?
Şimdi sıcak, "keşke biraz yağmur yağsa da hava serinlese" diyenler, üç hafta kadar önce sel ölçeğinde yağmur bastırdığında, "Mayıs bitiyor, bu yaz ne zaman gelecek" diye isyanlardaydı.
Bu ne unutma hızıdır?
"Küçük işler" saydığımız ve pek dikkat etmediğimiz, ama hayatın hiç de küçümsenmeyecek bir süresini kaplayan öyle durumlar var ki, anlamak mümkün değil, eh mümkün olmadığından da bu işlerle kimse ilgilenmiyor, görmezden geliyor.
Herkes de ilgilenmiyor değil...
Bu konuda yapılmış ilginç bir araştırmayı, iPad'e indirirken havada okudum desem konuya aynen uyar.
(Tabii bu mümkün değil. Önce indirip sonra okunur aslında!)
Katja Berlin ile Peter Grünlich'in ortak araştırması: "Was wir tun, wenn der Aufzug nicht kommt."
Konuyla ilgilenen bu iki araştırmacı, insanın acaipliğini ortaya koymak bakımından küçük çapta harikalar yaratmış!..
İnsanların öyle garip halleri var ki, kendilerine dışarıdan bakmayı deneseler, bu hallere gülmenin ötesinde hayret bile edebilirler...
Mesela Havaalanında biletinizi onaylatacaksınız, sıraya girdiniz, yanınızda bir sıra daha var. Baktınız sizinkinden daha hızlı ilerliyor, hemen o sıraya geçtiniz. Sık olan bir durumdur. İşte bu durumda insanların yüzde altmışı, girdikleri bu ikinci kuyruğun, ilk girdikleri kuyruktan daha hızlı ilerlediğini düşünüyorlarmış -gerçekle alakası olmayan bir önyargı elbette. Böyle acaip tahminlerin nereden geldiğini bilen yok. Mesela, bisiklet sahibi olan Avrupalıların yüzde yetmişi, "Ne zaman bisiklete binsem, ille de yağmur yağar" diye düşünüyormuş -ki alakası olamaz.
Yeni bir elektronik alet alındığında, kullanma kılavuzunu şöyle bir karıştırmak ve sonra aleti harekete geçirmek, iyi tüketicinin amentüsüdür. Bazen o kılavuzlarda acaip ifadeler, tarifler de olur elbette. Yazılanlar karmaşıktır, anlaşılmaz, hatta hatalar bulunur. Bu kitapçıklar her ambalaj paketinde olur. Tüketicilerin yüzde 99'u kitapçıkları aynen doğru ve kesinlikle elzem kabul ediyormuş ve pakette kitapçıkların olması hoşlarına gidiyormuş. Ama o kitapçıkları kaç kişi okuyormuş? Sadece yüzde bir!
E öyleyse neden kullanma kılavuzu?!.. (Neyse!)
İnsanların çocuklarına bakışı da daima bir ön yargının ifadesi. Yetişkinler, çocuklarının, on yaşına kadar kendileri kadar akıllı olmadıklarını düşünürken, bu oran daha sonra hızla değişiyormuş. 15-16 yaşında çocuğu olanlar, kendilerini çocuklarının yanında neredeyse geri zekalı durumlarda hissediyorlarmış. 20'li yaşlarda makas kapanıyormuş. Ama çocuklarının her zaman kendilerinden en azından biraz daha akıllı olduğunu düşüyorlarmış.
Beni en çok güldüren konulardan biri de, kadınlarla erkekler arasındaki malum futbol anlaşmazlıklarından. Kadınlar futbol konusunda neyi anlamıyorlarmış biliyor musunuz? Topun taça çıkma olayını değil. Kadınlar arasında "Taç nedir" sorusunu bilmeyenler sadece yüzde 15. Ama kadınların asıl anlamadığı konu şuymuş: Erkekler, "Kadınlar taçtan ne anlar" tipi fıkralar anlatıp neden güler? İşte bunu anlamayan kadınların oranı yüzde 85 dolaylarında geziniyor!..
İlk kar...
En sevilen şeydir. İnsanlar, karlı günlerin daha üçüncü gününün ortasında, "Bu kar da çok oldu artık" diye konuşmaya başlıyorlarmış. İlk günkü durum ise, "Yaşasın kar yağıyor" boyutlarında bir sevinç!
Şimdi hava sıcak, İstanbul yanıyor. İki günlüğüne gittiğim Marmara sahilinde fırtınamsı sert bir rüzgar esti, o serin havada, İstanbul diye bir şehrin varlığını bile unutabilirdim -ki bu konuda yalnız olmadığımdan da eminim.
İnsan garip ama gerçek ve de sevimli bir varlık. Ben seviyorum şahsen!..
(Tüm garip önyargılarına ve unutkanlığına rağmen.)
Tost makinasına tostunuzu koydunuz ve tostun kıvamında kızarması için iki dakikanız var, bunu kesin biliyorsunuz. O iki dakikada ne yaparsınız? Eh biliyorsunuz, iki dakikadan önce tost yok...
İnsanların yüzde yetmişi, tost makinasının başında makineye bakıyormuş!
(Siz de mi?!)