İlk yazılı edebi eserleri mezarlıklarda bulmak nasıl bir duygudur? Antik Mısır'da 4500 yıl kadar önce, ölülerin yanına edebi eserler koymaya başlamışlar. Ölü bir dil! Yazılı olmayan edebiyatın insanlık tarihi kadar eski olduğunu hatırlatmadan geçmeyelim. Saklanan edebiyatın saklamaya değer birşey olması gerektiğini, bilge Quintus Horasius'dan öğreniyoruz. Kendisi, daha M.Ö. Birinci yüzyılda, "Şiirde (edebiyatta) orta karar olmak mekruhtur. Öylelerine alan açılmaz, kitapçılar da onlara yer vermez" demiş ve yanılmış tabii!
Günümüzde orta karar olmak marifet, hatta "demokrasi" bile sayılabiliyor.
Geçen gün, sık uğradığım benzin istasyonda çalışan irikıyım kasiyer, "Kitabım çıktı abi" deyip, siyah kapaklı ince bir kitap uzattı.
"Bir tane almaz mısın?"
Kırmamak için hemen bir tane aldım. (Kitabın sayfalarını kırmamak için değil -onu hep yaparım-, şair dostumu kırmamak için!)
Şiirlerine bakıyorum, açıkçası Necip Fazıl'ın şiir diye yazdığı şeylerden daha iyi! Gözümün içine bakıyor. Ben, "Çok güzel kitap" falan desem, kendini Necip Fazıl gibi hissedecek.
Diyemedim maalesef...
Orta kararın anladığı "sanat demokrasisi"ne darbe belki. Ama gerekli. Üzgünüm...
Her yazılan manzumeyi şiir, her basılı matbuatı kitap saymak zor.
(Nezaket kurallarını alet ederek sıradan şeyleri sanatla aynı seviye çıkarma çabasına kafa sallamaya hiç niyetim yok ve olmayacak.)
İyi tanıdığım yabancı bir gazeteci, en has sanat da olsa, sanatçı ve yazar arkadaşlarının sanatından, kitaplarından asla bahsetmiyor, onların eserleri hakkında tek satır yazmıyor. Bunu kendine ilke edinmiş, çatır çatır da uyguluyor. Tanıdığı kişiler arasında, adını herkesin bildiği ünlü yazarlar var. Onların yani kitapları çıkınca dünya alem yazıyor, o yazmıyor. Dostları da bunu biliyor. Nedeni, yazarı tanıdığından, tarafgir olmak ihtimali ve belki gerçeği yansıtamamak endişesi (Asıl neden: "Yaw şimdi birşey yazıcam, kızacak, aramız bozulacak, iyisi mi yazmıyayım" gibi bir cümle elbette!)
Türkiye'de birçok ünlü yazarın, sırf ahbap-çavuş ilişkisiyle, dostları ünlü yazarlardan, gazetecilerden, "Çok güzel kitap" eleştirileri aldıklarını, hatta sipariş ettiklerini de biliyorum. (Kim olduklarını yazsam hiç şaşırmazsınız!)
Konu kitap olduğundan, giriş bölümünü biraz uzun tuttum -Eh benim de ilgi alanım!
Devrilip sahilde kitap -yani iPad- karıştırırken aklıma düşen asıl konu, kitabın geleceği...
Ben artık esasen e-kitap okuyorum.
"Kitabın kokusu, satıraltı çizisi, kağıdı cildi" gibi ele gelen estetik yanı elbette beni ilgilendiriyor -hem de çok. Ama Türkiye'de oturup da dünyada çıkan kitapları kağıttan okuma inadı diye bir şey düşünemiyorum -çünkü Türkçe bir dünya dili değil ve Türkçe kitap (daha doğrusu 'Konu'/'İçerik') kıtlığı had safhada.
Geçen gün elime -burada da bahsettiğim- bir kitap geçti. Sadece basit grafiklerden oluşan ve insanların saçma davranışlarını onların gözüne sokan ilginç bir istatistikler toplamıydı. Her sayfada sadece bir veya iki cümle ve bir grafik yer alıyordu, çok kolay okunuyordu. Kitabı en fazla bir saatte okuyorsunuz. Ben elektronik versiyonunu, daha indirirken havada okudum! Çok eğlenceliydi. Daha eğlenceli olan, kitabın kağıt versiyonunu masamda bulmam oldu! Arkadaşım sipariş etmiş, getirtmiş ve benim de okumak isteyebileceğimi düşünerek masama koymuş. Açıkçası, bildiğimiz kitap versiyonunu okumak daha zevkliydi. Fakat pratik değil. Kitap, yurt dışından on günde gelmiş, ben onbeş saniyede indirdim!
Elektronik kitabın bence en önemli dezavantajı, okurun daldan dala atlama tehlikesi. Yani bir kitabı sonuna kadar okuma katsayısı bazen dip yapabiliyor -okumuyorsunuz, bir sonrakine geçiyorsunuz. Biraz piyasa ekonomisine uygun bir durum! Kolay indirildiğinden ve orijinalinden biraz daha ucuz olduğundan, çok satılıyor, az okunuyor. Diğer yandan avantajlarını saymak için, e-kitabın son versiyonlarına bakmak şart oluyor.
New York'da piyasaya çıkan son e-kitap versiyonuna "E-Book" değil, "Enhanced E-Book" diyorlar.
Bu alet, kitap olmanın yanı sıra, ses ve flash-görüntü desteğine de sahip bir tür multimedya ürünü. Amerika'da Harry Potter serisinden sonra Hunger Games serisini yayınlayan Scholastic Press yayınevinin denediği bu yeni türün ikinci örneği Infinity Ring, bluğ çağındaki çocuklar için düşünülmüş bir interaktif macera. Yeniçağ eşiğindeki Paris'de geçiyor, gizli cemiyetlerin, sırların, hazinelerin olduğu bir tür Dan Brown ve Indiana Jones ortak yapımı gibi, basit ama eğlenceli. Bu tür kitapların aynı yayınevinden çıkan ilk örneğine bakarak, sözkonusu ürünlerin on milyondan fazla satilabileceği tahmininde bulunabiliriz her halde.
Bu kitapların iPad ve benzeri araçlarla (ve tabii Amazon'un Kindle aracıyla) okunduğu malum. Amazon, ısınamadığım Kindle aracı üzerinden bir tür monopol kurmaya çalışmıyor değil. Amazon'da satılan kitapları okumak için bu küçük ve hafif cihazı satınalmak zorundasınız. Amazon'un tekel kurma "trend"ine karşı altı Amerikan yayınevinin birleşip kendi fiyatlarını belirlemeye başlaması ve doğrudan elektronik kitap satarak satış kodunu kaldırması (böylece kitapların bütün araçlarda okunabilmesi) de ayrı bir mini devrim. Amazon'un en ilginç uygulaması, yazarlara seslenerek, kendi kitaplarını doğrudan e-kitap şeklinde yayımlama önerisi. Bestseller yazarlarından, bu çağrıya olumlu yanıt verenler olmuş.
Elektronik kitap, Türkiye açısından da önemli bir alan olabilir. Şimdilik pek ilgi görmeyen ve kısıtlı bir portföyle hareket eden e-kitap piyasası, önemli bir kesimi henüz görmedi bence.
Türkiye'de e-kitap piyasası ciddiye alınsa, Türkçe dilini konuşan/okuyan ama Türkiye'de yaşamayanlar da, e-kitaplara ilgi göstereceklerdir. E-kitap alışkanlığı Amerika ve Avrupa'da oldukça yüksek. ABD'den yurtdışına e-kitap satışı geçen yıla oranla yüzde üçyüz artmış. ABD içinde e-kitap satışı ise, yüzde beş artmış. Avrupa'da durum farklı değil. E-yayıncılığın en cazip yanı, neredeyse sıfır maliyetle kitap üretebilmesi ve bütün dünyaya ulaşabilmesi. Türkiye'deki yayınevlerinin e-kitap mantığına henüz adapte olamadıkları görülüyor. Bu, görmezden gelinmesi artık mümkün olmayan bir alan.
Şimdi bu yazıyı burada noktalıyoruz ve hemen yani bir kitap indiriyoruz...
(Konusu: Kadınlar ve erkekler aşkı neden ve nasıl farklı algılıyorlar? Yakında burada bahsetmek üzere.)