Meraklı Melahat...

"Çocuklar Türk değiller mi?"
"Hayır değiller."
Sahilde bir balık lokantasındayız. Yanımda iki tıfıl arkadaşım, biri altı diğeri dört yaşında. Onlar ille de "Balık-ekmek" yamek istedikleri için, lokanta hatırımız için onlara özel balık ekmek çıkarttı -mönüde yok aslında!..
Yan masamızda oturan elli yaşlarındaki kadın, tek başına oturduğu masadan çocuklara gülücükler saçıyor ve durmadan birşeyler soruyor...
"Anneleri yabancı o zaman."
"Babaları da yabancı."
"Sizin değiller mi?!"
"Hayır değiller."
"Maviş maviş size de çok benziyorlar."
"..."
"Ay, şu sarı olanı çok şeker."
"Hangi milletten bunlar?"
"Balığı beğendin mi bakiym?"
"Yok anlamadı."
"Okula gitmiyorlar tabii?"
Ufaklıklar birşey anlamadıklarından bana bakıyorlar. Bizim muhabbetimizi böldü kadın. Yeni bir şarkı söylüyorduk aramızda: "Wir sind die Roboter" (Biz robotuz!)
Bu şarkı eşliğinde sokakta robot gibi yürüdük, 23 Nisan niyetine cikletçimiz de iki küçük Türk bayrağı hediye etti, bayraklar tüfek gibi dimdik masamızda, bir limonata bardağının içinde duruyorlar. Bir zamanların kült şarkısı "Robbot", tıfılların hoşuna gitti, durmadan söylüyorlar, ben de eşlik ediyorum. Kadın biraz rahat verse, neşemizi bulacağız ama yan masadan durmadan maydonoz oluyor.
"Türkçe bilmiyorlar mı?"
"Çok az."
"Aa, öğretseydiniz biraz!"
Ben altı yaşındaki tıfıl cengavere, "Türkçe konuş şuna" diyorum, o da kadına Türkçe, emir tonunda:
"Pipet lütfen!" diyor...
(Aklına o geldi çocuğun -n'apsın!..)
"A!.. Türkçe biliyor işte!.. Türkiye'yi seviyo musun sen bakayım?"
(Tam çocuklara göre bir soru. İkinci soru da, "n'olcek bu memleketin hali" olabilir!..)
Ufaklık sadece "Türk" lafını anladı, bana bakıyor. Ben de mecburen tercüme ediyorum, kadına sadece başını sallamakla yetiniyor...
Meraklı Melahat'ten kurtulmak için "uygulamalı" bir masal anlatmaya başlıyorum. Ekmek dilimleri polis arabası, çatallar insan, yayvan turşu tabağı da hazine arabası oluyor. Tabak kimin önünde durursa, bizimkilerden biri küçük bir havuç turşusu araklıyor hazineden.
"Ay çok turşu yediler!"
(Sana ne kardeşim yav, sen kendi tabağına baksana!..)
"Çok su içerler şimdi!.."
(Allahallaaah!..)
Ben kadını duymamazlıktan geliyorum, masal devam ediyor. Bu arada yeni bir garson hemen bir pipet getirerek ufaklığa veriyor. Biz pipete gülüyoruz tabii...
"Burada mı oturuyorsunuz?"
"Hayır Samatya'da oturuyoruz, oraya da Yalova'dan taşındık..."
"Ay çok uzak değil mi, çocuklar için..."
"Babaları zengin, sağ olsun bizi buraya helikopterle yolladı. Rahat oluyor, hem yukarıdan İstanbul'u gördü çocuklar, yatla da aldıracak..."
Tıfıllardan küçüğü, anladığı bir laf duyduğu için soruyor:
"Helikopter?!"
Ona uygulamalı bir şekilde helikopter uçuşu ve masallarımızdan birini hatırlatıyorum, bizimkiler gülüyorlar. Masal Afrika'da geçiyor. Beni iyi tanıyan ve kadınla konuşmalarımıza kulak misafiri olan garsonlar da bizimle gülüyor...
"Çocukların uçmasına izin veriyorlar mı?"
"Sizin uçmanıza da izin verirler, o dolmuşa -şey pardon helikoptere- binince istediğiniz yere uçururlar...
En tıfıl olan, yüzü-gözü balıkekmeğe bulanmış bir şekilde geniş geniş gülümseyerek, "Afrikaaa" diyor...
Helikopterli masalımızda Afrika'ya uçmuş ve çok gülmüştük...
Kadın uyanmadan lafa devam ettikçe, etrafımızdaki garson sayısı da artıyor. Garsonların hepsi profesyonel. Aralarında çaktırmadan işaretleştikçe, sayıları artıyor...
"Bir ara Afrika'ya tatile gitmişlerdi de, çocuk onu hatırladı..."
"Ecnebiler çok geziyorlar..."
"Yaa, ne demezsiniz..."
Biz apar topar hesabı ödüyoruz -yoksa kadından kurtuluş yok- ve şarkımıza devam ediyoruz. Kapıdan çıkarken, aynı garson -daha önce görmediğim biri- gene pipet getirip ufaklığa veriyor, biz gene gülmeye başlıyoruz. Ben garsonlara bir göz edip soruyorum, "bu ne ayak?" diye. İşaretlerle, "Yeni, yedek garson" gibisinden işaretler yapıyorlar...
Biz lokantadan çıkarken kadın arkamızdan el sallıyor. Tıfıllar karşılık vermiyorlar...
Bizimkiler sonradan el sallıyorlar. Ama kadına değil, el sallayan garsonlara!..
Hoplaya zıplaya motora gidiyoruz...
Tam önünde duruyoruz, havada bir elli kuruşluk dönüyor ve yere düşüyor. "Turaaa" diye bağırıyoruz ve motordan vazgeçip dondurma yemeye gidiyoruz...
Harika bir Salı günü!..