Don Siegel adı bende her zaman, acımasız, kara bir sürprizler dizisi çağrıştırır. Bu adamın filmlerindeki çok sıradan olaylarda bile dehşete düşebilir, iyi kahramanların kötü, kötü kahramanların acınası zavallı konumuna düştüğünü görebilirsiniz. Don Siegel filmleri, sıradışı, ama eğlendirmek için yapılmış seyirliklerdir.
Bundan tam yüz yıl önce 26 Ekim 1912'de Amerika'da doğan bu adamı ben ilk kez malum "Dirty Harry" filmleriyle tanıdım. Bir fili bile anında öldürebilecek türden kocaman bir Magnum tabanca taşıyan, son derece gaddar bir polis. 1971'de piyasaya düştüğünde, zamanın 68 Ruhu tarafından fena halde eleştirilen ve "faşizoid" bulunan bu karakter, bir karakter olduğunu söyleyen Don Siegel'in kendine has bir polis eleştirisinden başka birşey değil elbette -ama bu bir ilk değil rejisör için. Daha 1964'te çektiği "The Killers"da, ellerindeki kocaman tabancalarla önlerine geleni vuran komik iki tipi sahneye taşıyarak, bu tip filmlerin babası oluvermişti. Bu filmde baş rolde Lee Marvin ve Ronald Reagan oynuyorlardı, hani şu neoliberal Amerikan Başkanı!
Don Siegel'in benim için en büyük önemi, Clint Eastwood'u adeta icad etmesidir. 1930'lu yıllarda Warner Bros stüdyolarında çalışmaya başlayan bu adam, vazgeçilmez teknik elemanlardan biriymiş ve rejisör olarak ortaya çıkması çok sonra. Amerikan sinemasındaki stüdyo sistemi çökünce, ortaya çıkan boşluğu ilk dolduranlardan biri (belki de birincisi) Don Siegel. 60'lı yıllardan itibaren, iyi tanıdığı stüdyo sinemasını aşan öemli biri o. İzleyen diğer orijinal adamlar, sonradan geliyorlar: Scorsese, Coppola.
Don Siegel'in bulduğu pop kültür klişeleri de var, mesela uzaylıların dünyayı işgal etmek için her insandan ruhsuz bir kopya yapmaları gibi. "Invasion of the Body Snatchers" (1956), daha sonra sayısız filme ilham oldu bu bakımdan!
Rejisörün en sevdiğim ve arada iPad'imde gezdirdiğim filmi ise "Two Mules for Sister Sara" (1970).
Bu filmde kovboy Clint Eastwood, bir rahibeyi haydutların elinden kurtarır ve rahibe filmin sonunda bir fahişe çıkar. Meksika iç savaşında taraf olan bu ikilinin macerası, ama özellikle de Shirley McLaine muhteşemdir. Filmdeki kadını Liz Taylor oynayacakken, çekimler İspanya'dan Meksika'ya kaydırılınca Liz Taylor filmden çekiliyor ve yerine McLaine geliyor -iyi ki de geliyor!
Don Siegel, Amerikan sinemasında yeni bir dönem başlarken, eski sinemadan gelip yeni sinemada örnek olup yıldızlaşmanın bir sembolü. Orijinalliği, fondaki ve tiplerdeki dolaylı siyasiliği, şaşırtıcılığı ile örnek. Don Siegel'in, otoriteden nefreti nedeniyle her işinden kovulduğunu ve bununla övündüğünü biliyor muydunuz?
Clint Eastwood, Don Siegel'den rejisörlüğü öğrendiği gibi bunun hakkını da verdi ve "Unforgiven" filmini Don Siegel'e adadı. Onu biz de anıyoruz...