Altının başrolü oynadığı filmlerden benim en sevdiğim, Majestelerinin ajanı 007 "Bond, James Bond"un "Goldfinger"idir (Altın Parmak). Şimdi Sean Connery'den bahsetmenin lüzumu yok, onun ne kadar büyük bir aktör olduğunu herkes biliyor. Ama orada yamuk sırça parmaklı Goldfinger'ı oynayan Gert Fröbe'yi bilir misiniz? 1988'de yitirdiğimiz bu Alman karakter oyuncusunu ben, Friedrich Dürrenmatt'ın bir kitabından uyarlanan "Es geschah am hellichten Tag" (1958) filminde, bir çocuk katili rolünde hatırlıyorum. Goldfinger rolünde büyük planını, topladığı Mafia liderlerine şöyle anlatır:
"Amerika'nın tüm altın rezervlerinin toplandığı Fort Knox..."
Mafyatik tipler, sözünü keserler. Çünkü orasını soymak, tonlarca altını oradan çıkarmak, piyasaya sunmak imkansızdır. Aynı soruyu Bond da sorar. Nasıl soyulacaktır?
Goldfinger, "Soyacağımızı kim söyledi Mr. Bond?" deyince, Majestelerinin akıllı ajanı uyanır. Çinli uzmanlar, atom teknolojisi... Hmm...
Altın çalınmayacak, onun yerine el sürülemez hale getirilecektir.
Fort Knox'da bir mini atom bombası patlatılacak, ABD'nin altını radyoaktif hale gelecektir. Böylece Goldfinger'in elindeki altınların fiyatı füze gibi yükselecektir. Bond, planı son anda boşa çıkarır tabii, önüne çıkan tüm kadınları ve altınları eriterek dünyayı Goldfinger'den kurtarır. Bu, filmde olan bir şey. Gerçek film, çok daha "eğlenceli".
Önce şöyle: Dünyanın birçok ülkesinin merkez bankasının altını, "güvenli" olduğu gerekçesiyle Fort Knox'ta durur -Avrupa ülkelerinin bile! Bu "güvenlik" meselesini bir deşerseniz, tüm James Bond filmlerinden daha ilginç bir hikayeyle karşılaşırsınız. Çünkü en büyük soyguncular Mafia, Pistolleros, Goldfinger ve diğerleri değildir. En büyük soyguncular devletlerdir!..
Tarihte bilinen en büyük altın soygununu Japonlar yaptı. Onların başında da Tenno (İmparator) Hirohito vardı.
Altın fiyatları, en çok, savaş dönemlerinde yükselir malumunuz!..
Asıl film de savaşta yaşanıyor zaten. İkinci Dünya Savaşı'nda Japon Ordusu, Doğu Asya'yı (ve Çin'i tabii) işgal ederken, buradaki devletlerin bütün altınına el koyuyor. 13 ülkenin altını, çeşitli yollardan Filipinlere taşınıyor. Bu altına, siyasi magazin dilinde "Yamashita'nın Altını" deniyor (Yamashita, Hirohito'nun bir adamı) ve şöyle ilginç bir "özelliği" var: Sadece Asya ülkelerinin değil, bazı Avrupa ülkelerinin ve Amerika'nın altınları da bu muazzam "hazine"ye dahil...Hirohito bu altını, tıpkı eski korsanlar gibi, Filipin adalarına gömdürüyor. Avrupalılar, -o zamanlar çok soygun filmi izlediklerinden midir nedir- altınlarını, "saklamak" amacıyla Asya'ya göndermişlermiş. Hangi maliye bürokratı veya bakanın buna karar verdiği, altınları Asya'ya hangi gizli yollardan nasıl taşıdıkları ayrı bir film konusu, ama Japonlar, Pasifik kıyısında Amerikan altını bulunca oldukça çok sevinmiş olmalılar! 1942'de savaşın seyri değişince, "güvenlik" meselesi bu kez Japonların takıntısı haline geliyor ve Tenno Hirohito, Filipinlerde saklanan altının daha "güvenli" bir yere saklanması için Prens Chichibu'yu görevlendiriyor, o da altını Filipinlerdeki gizli mağralara gömdürüyor.
Bu gerçek filmin en çarpıcı yanı şu:
İddialara göre ABD savaştan sonra bu altının yerinin söylenmesine karşılık, İmparator Hirohito'yu serbest bıraktı, tahttan indirmedi, tutuklamadı, Japon savaş suçluları da oldukça ucuz kurtuldu. İşte James Bond'un 1964'de Goldginger'in elinden kurtardığı Fort Knox altını bu altın. Sadece Türkiye'nin ve Avrupa ülkelerinin değil, Asya'nın altını da orada. Gene söylentilere göre, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Yamashita'nın altını, önce OSS'in (yani sonraki adıyla CIA'nin) gizli operasyonları için kullanılmış. Şimdi de kim bilir kim tarafından nasıl kullanılıyor. Çinliler, bu Japon filmi ve Goldfiger filminden ders çıkartmış olmalılar ki, kendi altın rezervlerini "güvenlik" adına hiçbir ülkeye "emanet" etmiyorlar artık! ABD iflas ederse bu altının gemilerle Asya'ya taşınması...
İşte bu başka bir film -olabilir...