Erotizmle banallik arasında "Shades of Gray"

Kadınları severim...
Kadınları çok severim!..
Zamanla kadınları daha iyi tanıyıp daha iyi anladıkça, kadınlar konusunun daha da derinleştiğini ve detaylara daha çok dikkat ettiğinizi anlıyorsunuz -ki bir kadın özelliğidir aynı zamanda!..
Kitaplarda erotizm. Bu bir konu...
Kitaplarda erotizmin, eskisinden çok daha düşük yoğunluklu, giderek daha amatörce, daha ayıp ve de daha günah sayıldığı bir ülkede, mesela Haruki Murakami'nin "1Q84" romanındaki erotizm dikkatinizi çekiyor...
Murakami, daha önce bar işletmiş, İngilizce tüm kült şarkıları bilen muhteşem bir yazar. Herşeyden anlıyor, bir tek erotizmden anlamıyor. Yaşar Kemal'in "İnce Memed"inde, Kemal Tahir'in "Yorgun Savaşçı"sındaki kısacık erotizmler çok daha güçlü...
İstanbul Sahaflarında bulup aldığım, gotik harflarle yazılmış yüz yıllık erotik bir kitaba şaşırdığım kadar hiçbir erotizm türüne, (en uç nuktalarına kadar) şaşırmamıştım. Kitap, pornografinin sınırlarında gezinen, ama hayal gücü oldukça geniş ufak-tefek bir kitaptı ve İstanbul'a nasıl geldiğini ve Birinci Dünya Savaşı öncesinde gizli gizli kimler tarafından okunduğunu düşünmek de eğlenceliydi...
Bu tip kitapların en büyük sorunu, genellikle dili oluyor. Henry Miller'in sürreal kaba cinselliği anlatan edebiyatını ayrı tutarsak, "çok okunan" bu kitapların, genellikle kötü edebiyat olduğunu söylemek gerek. İşte Amerika'nın yeni "fenomen"i Shades of Grey dizisi de böyle...
Grotesk sınırlarında gezen, klişeler ve sado-mazo tasvirlerle dolu bu roman dizisi, Amerikalıların gece gündüz okuduğu kitaplar. E. L. James adlı bir kadın tarafından yazılan romanlarda, çok zengin orta yaşlı bir erkekle, onun yatak kölesi haline gelmiş genç bir kadının hikayesi anlatılıyor. Romanlarda erkek kadını aşağılıyor, ona bir sürü yamuk cinsel fantazisini uyguluyor, genç kadın acı çekmesine rağmen adamı sepetlemiyor!..
Romanlarda bu temel şema hiç değişmiyor ve sayfalar boyunca "cinsellik" numaralarını okuyorsunuz -ama güzel değil, edebi değil, sanatsal yanı yok gibi birşey...
Peki Amerikalılar (ve bir zamandır Avrupalılar) bu romanı deli gibi neden okur?
Bunun cevabın veriyorum... Verdim:
"Sevgililer arasındaki bağların zayıfladığı, kolayca eş/sevgili değiştirilen bir zamanda yaşarken, her ne olursa olsun ayrılmamak düşüncesi, abartılı haliyle ifadesini bulmuş..."
Kesin yargılarda bulunmaktan kaçınan, pek hoşlanmayan biri olarak, bu kitaplarda cinsellikle ifade edilen ve benim "sadık dostluk" diye ifade etmek istediğim durumun, endüstrileşmiş ülkelerin birey yalnızlığı/arkadaşsızlık ortamında böyle "patlamalarla" ifade edildiğini söylesem -bilmem doğru olur mu?!..
Bu kez de biraz abartılı bir kuşkuculuk gibi görünse de, karşı cinsten dostlukların, arkadaşlıkların, sevgililiklerin, erotizmi ve cinselliği de kapsayıp daha sonra ayrılıklar boyutuna da ulaşsalar, karşılıklı güven ve dostluğun korunması, günümüz insanının özlemlerinden biri olsa gerek...
Türkiye gibi, bu tip olgunluk sınırlarının oldukça kolay aşıldığı veya olmadığı yerlerde, özellikle şehirli eğitimli insanlar arasında, Amerika'daki gibi "Shades of Gray" okumalarının "ateşleyebileceği"ni düşünebiliriz. Kitaplar -yanılmıyorsam- henüz Türkçeye çevrilmedi, çevrilselerdi, etkilerini görebilirdik belki, ama Türkiye'nin şimdiki üç kat "yasak/ayıp/günah" duvarını aşabileceklerini pek sanmıyorum. Aşsa, belki burada da çok satar -satmasalar daha iyi. Peşinen söyleyelim: Kötü edebiyat, kötü fantazi, zayıf kurgu...
En alasından cinselliği de içeren erotik kitaplar okumak isteyenlare, seksen-yüz yıl önce yazılmış olan örnekleri tavsiye ederim!..
Tabii en iyisi, kitaptaki sanal olanını değil, gerçeğini yaşamak. -Karşılıklı güven çizgisini asla aşmadan, kalp kırmadan...