Yazının konusu yazarlar değil arılar...
Masamdaki karakızıl güle konup oradan not defterimi kesen iri bir balarısı, önce tıfıl dostumu hatırlattı...
Şimdi Çin'de yaşayan ve orada ilkokul birinci sınıfa giden, FaceTime üzerinden bana okulu hakkında brifing veren, öğretmeni bayan Li'yi şikayet eden en yakın arkadaşımı böyle bir arı sokmuştu. -Nedenini de anlayamamıştık, zira tam topuğundan sokmuştu! Hadi Yunanlı olsa bir yere kadar anlayabileceğim birşey, ama anne-babası Alman olan İstanbullu tıfılcım Yunanistan'ı bir kez olsun görmedi!
Eh buna rağmen severiz arıları...
Sevilmeyecek bir canlı değildir ki...
Arıların bir kilo bal yapmak için, yeryüzünün çevresini üç kez dolaşacak kadar mesafeyi uçtuklarını biliyor muydunuz? "Arı gibi" lafı oradan geliyor -ve hiçbir insanoğlu/insankızı onlarla boyölçüşemez çalışkanlık konusunda. Malumunuz insanın belli bir çalışma-iş kapasitesi vardır, onu aştı mı, kenara oturur. Arı oturmaz, bilemedin konar ve sonra yeniden uçar! Bu harika yaratıkların ortadan kalkması halinde beş yıl sonra insanın da yokolacağını söyleyen Albert Einstein malumunuzdur. Arıların nasıl muhteşem yaratıklar olduklarını keşfedenler arasında çok sayıda yazarın da olduğunu bilmiyordum. Benim hayran olduğum şair Rilke arıcılıkla uğraşmış mesela, daha yeni öğrendim. Garcia Lorca, Vergil, hatta Horaz ve daha birçok büyük sanatçı arıcılık yapmış...
Türkler arasında Arı sembolü kullananlardan pek hazetmiyorum; "Anavatan Partisi" diyeceksiniz şimdi, ben "Nakşibendi tarikatı" diyeceğim ve en iyisi, gene bilip sevdiğim "Arı gibi çalışmak" deyimini tekrarlayacağım.
Bence insanlar, arının sadece güzel ve sofistike değil, aynı zamanda hayat için önemli olduğunu çok eskiden beri biliyorlardı (da yeni unuttular!) Yoksa Antik Mısır'da arının, Güneş Tanrısı Ra'nın gözyaşından doğduğuna inanılmazdı her halde, veya Dünyanın koruyucusu Tanrı Vişnu mavi bir arı kılığında (donunda) aşk Tanrısının yanıbaşındaki lotus çiçeğinde uyumazdı...
Ve o iri arı, bunları bana yazdırdıktan sonra vızıldayarak havalandı, kısa bir süre defterimin üzerinde havada asılı durarak beni teftiş edip geldiği kırlara geri döndü. Kısacık sürede, onun varlığına alıştığımı farkettim...
Şimdi İstanbul'da öğleden sonra üç, Pekin'de saat sekiz. Yatma vakti. Tıfıl dostlarıma "İyi geceler" masalı:
Akşam akşam sihirli bir kırmızı güle konduğu için sineğe dönüşen arı "Bızzt"ın son macerası, bu akşam bu Laptop ekranında, canlı yayında!..