Kendi kendiyle dalga geçebilmek, kendini hicvedebilmek, Türkiye'de pek bulunmayan meziyetlerden biri. Bu ülkede kişiler belki, ama kurumlar kendilerini asla ti'ye almaz! Ama kendine gülebilmek, bir olgunluk göstergesidir ve Disney Stüdyoları tarafından çekilip 2013'de vizyona giren"Saving Mr. Banks" filmi, bunun en iyi örneklerinden biri...
Açıkcası Disney filmleriyle ilk çocukluğum dışında pek ilgilenmedim, asla para verip bu çizgi romanları almadım, Mickey Mouse veya Donald Duck okumadım -kuzenlerim okurdu, onlara takılırdım. Gerçi bu tipleri severim, Disney filmlerini de yani yani seyrediyorum, çünkü en sevdiğim tıfıllara bir film izleteceksem mutlaka önce kendim izlerim ve içinde hoşlarına gitmeyecek çıkıntı bir yanın olup olmadığına bakarım. Walt Disney, gerçekten çok önemli biridir ve bir endüstridir elbette. Bugün hala, koca koca adamların bile "eğlenmek için Disney World"lara neden gittiklerini anlayamam. Çok Amerikandır, ama Disney fenomenini kabul ederim…
Senaryosunu Kelly Marcel ve Sue Smith'in yazdığı, John Lee Hancock tarafından yönetilen filmi, sadece Walt Disney hatırına ve anısına anmayı elbette düşünmezdim, ama bu film birçok bakımdan önemli. Şöyle…
Avustralyalı yazar Pamela Lynwood Travers'in ilk kez 1934'de Londra'da yayımladığı çocuk kitabı "Mary Poppins"i okumadım, okumayı da düşünmüyorum. Ama bu kitabı filme çekmek isteyen Walt Disney'in (Tom Hanks), çok aksi bir kadın olan yazarı ikna edebilmek amacıyla çalışıp didinmesini anlatan "Saving Mr. Banks" filmi, hele Disney'in ürettiği o ilk filmi görmüşseniz büyük anlam kazanıyor. Disney Stüdyolarında çekilen ve bir kısmında animasyon öğelerin de kullanıldığı 1964 yapımı "Mary Poppins" filmi, bugünün kıstasları ve zevklerine göre ilkel. Teatral oyunculukları ve müzikal öğeleriyle itici bile sayılabilir. Bugüne kadar gelmiş, unutulmamış şarkıları ise, daha o zaman Oscar ile ödüllendirilmiş Richard & Robert Sherman kardeşlerin eseri. Film 1965'de beş Oscar almış. Beni etkileyen yan tam da burada: "Mary Poppins" kitabının nasıl filme aktarıldığını ve yazarın hikayesine derin bağlılığını işleyen yeni "Saving Mr. Banks" filmi, Oscarlı "Mary Poppins" filmiyle kıyaslanamayacak kadar güzel ve sinema zevkiyle tekniğinin aynı firmanın kadrajı içinden bakıldığında bile nasıl geliştiğinin belgesi. Ve tabii bir firmanın kendi kült objesi haline gelmiş Walt Disney'i hem hicvedip hem de nasıl sevgiyle anabildiğinin olgunluk gmstergesi...
Yazar Travers, zengin bir aileye doğup güzel bir çocukluk geçirdikten sonra babası ölünce sefaletle tanışıyor ve Avustralya'dan Londra'ya gelip orada ucuz tiyatrolarda sahneye çıkıyor ve lezbiyen aşkı keşfettikten sonra sevgilisiyle beraber yaşarken bu kitabı yazıyor. Kitap çok tutunca devam kitapları da yazmış ve onlar da tutmuş. Disney de bir kitabı değil, iki kitabı naz alıyor filmine. Bu film, gördüğüm en kötü Disney filmi, ama daha sonra çekilen ve baş rolde "Saving Mr. Banks" filminde yazar Travers'i oynayan Emma Thomson'un başrol oynadığı sihirli dadı "Nanny McPhee" filmleri çok daha iyi ve eğlenceli…
"Saving Mr. Banks" filmindeki oyunculuklar iyi, bir kitabın nasıl filmleştirildiğini, yazarın filme doğrudan katkısını ve o çalışma ortamını görmek çok güzel, olayın 1964'de geçtiğini bilmek daha da güzel, -günümüzün sıkıcı malum döküntüleri yok. Filmde ne cep telefonu, ne hepsi spor ayakkabısına benzeyen birbirinin aynı otomobiller, ne de şehirli kompleksli Amerikalılar var. Herkes sevimli. Eh, bu bir Disney filmi! Asıl sıkıntı yazarda.
Filmin ikinci etkileyici yanı, bir yazarın hikayeleriyle olan bağı. Sahici yazarların neden günün her saati bin kişiyi ziyaret edip çene çalmadıklarını iyi anlatan yanları var. Ve her hikaye, az ya da çok yazarının kendi hayatından veya etrafındakilerin hayatından esinlenir ve bitmiş hikayelerin yazarlarıyla mistik bir bağlılığı vardır. "Saving Mr. Banks"de yazarın hikayesiyle duygusal ilişkisini çok gerçekçi net bir şekilde görüyoruz. Film, yazarın neden aksi biri olduğuğunu da açığa çıkaran sağlam psikolojik (hadi "duygu yüklü" diyelim) yanlara sahip. 2013 Yapımı filmin adı da oradan geliyor. Mary Popins romanındaki Baba figürü Mr. Banks'in, aslında yazarın babasından esinlenmiş olduğu anlaşılıyor. Disney, yazarın bir sırrını da, sadece yazarla paylaşmak üzere ortaya çıkarıyor. Disney'in filmindeki Mr. Banks, yazarla babası arasındaki kırgınlıkların tamiri, baba-kız sevgisinin tazelenmesine neden oluyor…
Asıl adı Helen Lynwood Goff olan yazar P. L. Travers'in adını, bir Aglosakson yazarlar antolojisinde bulamadım. 1828 yılında kurulmuş saygın Philipp Reclam jun. yayınevinin altıyüz sayfalık yazarlar antolojisinde Travers, nedense anılmaya layık bulunmamış. Travers, 23 Nisan 1996'da Londra'da doksanbeş yaşında hayata gözlerini yumdu. 1989'de mitler ve sembollerle ilgilenen ve kimsenin dikkatini çekmeyen son bir kitap yayımlamıştı, ama bu bir hikaye kitabı değildi. Hayatının son evresinde Mary Popins kitapları yazmak istemedi…
Bir kitabın nasıl ortaya çıktığını, hikaye kurgulamanın nasıl güzel ve eşsiz, benzersiz bir uğraş olduğunu bilen biri olarak, ünlü Türkçe kitapların hikayelerini anlatan filmleri beyaz perdede görmek isterdim. Yazarlar genellikle fazla para kazanmazlar, ama sadece yazı yazmanın ve kurgulamanın hazzı dünyanın hiçbir parasıya ölçülemeyecek kadar yüksektir. Bu suskun yalnız insanların hayalle gerçek arasında dolanan muazzam renkli hayatlarını anlamanın yolu, onları kitaplarının hikayeleri üzerinden tanımaktır. "Saving Mr. Banks", bu açıdan göz dolduran örnek bir film...