Gaziantep'ten kısaca...

Türkiye'nin en sevdiğim şehirlerinden biridir...
Dikkat çekici yanı, eski eserlerin ve şehrin tarihi dukusunun, inanılmayacak kadar iyi korunmuş olması. Zeugma müzesi, dünyanın en büyük (ikinci) mozaik müzesidir ve geçtiğimiz yıllarda kurulmuş muazzam bir komplekstir. Şehrin bu konulara duyarlı bir belediye başkanının olması bir şans. Ayrıca, buraların eski tarihi hakkında yeni bir bilinç uyanmış bulunuyor. Şehrin gelenekleri büyük ölçüde, kaybolmadan saklanmış. Buranın insanı her anlamda girişimci. Mesela geçen yılki ihracat hacmı 5 milyar Dolar. Bundan beş yıl önce bu hedef konduğunda -yanılmıyorsam- 500 milyon kadarmış! Dinamik bir kent. Burada, Kayseri'nin iç bayan muhafazakarlığı ve estetikten uzaklığı yok. Gaziantep'te 'Şiir ve Beste Sevenler Derneği' gibi bir yer buldum. Gaziantep'in yerel dergileri, görüntü itibariyle dünya dergilerinden farksız, yerel 'Telgraf' gazetesi gayet iyi, çok sayfalı bir günlük gazete. Tirajı 15 binin üzerinde. Gaziantep'in mutfağından bahsetmeme bilmem gek var mı. Ben, iki ünlü lokantasına uğradım. Biri, 'İmam Çağdaş'tı tabii.
Gaziantep'te çok ilginç insanlar tanıdım. Bunlardan biri, Türkiye çapında tanınmış eski bir müzisyendi. Şimdi, kendi imal ettiği müzik aletlerini satıyor. Onun dükkanından yirmi metre ötede bir butik otelde kaldım, adam orada en az on yıldır bir otel olduğunu bilmiyordu. Taş evler eskiden ailelerin yaşadığı yerler olduğundan bana ısrarla, "Bir tek odayı sana nasıl kiraladılar" diye sorup durdu!
Gerçekten çok ilginç bir işadamıyla, karısıyla tanıştım. Sıfırdan yeni bir hayat kurmak konusunda motive edici bir yanları vardı. İkibuçuk yaşindaki oğlunun iPad'den program indirdiğini görmek şaşırtıcıydı! Baklava üticilerinin anlattıklarını dinlerken, İstanbul'da Antep fıstığı rendesinin içine bezelye rendesi karıştırıldığını öğtendim bu arada. Gaziantep'te baklavalarda sadece bütün fıstık kullanıyorlar. Şehir, Türkiye'de en yoğun Apple ürünleri kullanılan yer aynı zamanda. Şehrin yeni bölümündeki Gazi Muhtar Paşa Bulvarı'nın başında, paşayı anan mütevazi ama güzel bir anıt var. Şehir merkezi bir km2'lik bir alandan ibaret olduğundan, her yere yayan gidebiliyorsunuz. Ticaret odasından tutun da belediyeye, oradan emekliler kahvesine kadar heryerde yumuşak bir micazin izlerine rastlıyorsunuz. Gaziantepliler eskisi kadar muhafazakar değiller. Şehirde on yıl kadar önce ilk alışveriş merkezi açıldığında, önünde gençler kuyruk olmuş, çünkü kızlı-erkekli gidilebilecek ilk adam gibi yermiş orası. Şimdi burada sayısız Café'den geçtim, temiz birahaneler bile var. Bana, eşrafla sohbet için öyle bir yer tavsiye eden bakkal, ondan Cumhuriyet gazetesi aldığım için benden hiç para almak istemedi! (Halbuki diğer gazateleri de almıştım). Birahanedeki herkes, ya memur ye öğtmendi ve heps, kültürlü tiplerdi. Bir Fransızca öğretmeniyle tanıştım mesela, birahanede NTV'nin Tarih dergisini okuyordu! Ama birahanede tek kadın yoktu. Buna rağmen herkes çok efendiydi.
Gaziantep güzel bir şehir ve dinamizmiyle Doğu Anadoluyu taşıyabilecek güçte -kusuru da var. Şehiri turlarken bir tek kitapçı bile görmedim. Tek hoşuma gitmeyen yanı bu oldu! Onun dışında güzel anılarla ayrıldım şehirden ve güzel insanlarından...