Tüm kaçışlar, aslında az veya çok kendinden ve dayatan gerçeklerden kaçıştır. Hayatınızın bir yerinde, eğer göründüğünüz ile olduğunuz haliniz arasında bir kopuş yaşarsanız, ya onunla yüzleşir ya da ondan kaçarsanız. İnsanlar kaçmaya yatkındır, zira hesaba çekilmek, hesap vermek, ne kadar haklı olursanız olun bir yerde can sıkıcıdır ve sıkıntıya gelemeyenler genellikle kaçar...
1980'li yıllarda Türkiye'yi terkedip yutdışında iltica edecek ülke arayanlar da böyleydi. Sonra onların sahiden kaçmak zorunda kalanları, bulundukları ülkelere iltica ettiler. Yunan adalarına gelip Türk sahillerini seyrederken Uzo içip aşlayan ve saz çalanlar da çoktu ve hiçbiri, yaşadığı sürgünü haketmemişti, tamamına yakını sadece fikirleri yüzünden cezalandırılmışlardı. Ama bir de, yaptığı haksızlıklar ve yolsuzluklar nedeniyle içinde bir an bile durmadan rahatsızlık veren kurtçuklarla yaşayanlar da var. Hiç bir gerçek hukuk devletine sığınamayacak ve ancak parayla doymak bilmez birilerini satın alabildiği ölçüde -bir süreliğine- kaçabilecek olanlar...
Dünyanın henüz bugünkü kadar küçük olmadığı günlerde, aykırı mizah anlayışıyla ünlü İngiliz yazar Noel Coward, Londra'da oturan yirmi ünlü kişiye, içeriği aynı olan yirmi mektup yazmış ve acil postayla göndermiş. Mektupta aşağı yukarı şöyle bir cümle varmış: "Her şey ortaya çıktı, henüz kaçabilecekken kaç."
Ne olmuş dersiniz? O yirmi kişi de şehri aniden terketmişler...
Bugün Türkiye'nin haline bakarak, o yirmi kişinin kaçmak yerine, mektubu yazan yazarı yakalatıp -şakaymış falan demeden- en derin zindanlardan birine attırabileceklerini tahmin edebiliyoruz, ama sahiden de hep böyle mi olur, yani Türkiye'deki gibi dünya tersine mi işler? Hiç sanmıyorum. Zira tesadüfler, hiç ummadığınız bir biçimde işleyip, olağanüstü zamanların olağan zamanlara dönmesini sağlayıp, rahata alışmışlar için yeni bir kaçaklar dalgasına yol açabilir. Avustralya'da yün fiyatlarının yüzde seksen artacağını öğrenip asrının vurgununu vuran adamın hikayesini biliyor musunuz?
Evsiz barksız bir adam 1870 yılında Sydney'de limanda oltasıyla bir köpek balığı yakalıyor ve balığın midesinde bulduğu gazeteyi okuyup, şehrin yün tüccarlarından birine gidiyor ve bir iş öneriyor:
"Güvenilir bir kaynaktan aldığım bilgilere göre yün fiyatları yüzde 80 artacak. kara yarı yarıya ortak olursak, size kanıt sunarım." Tüccar razı oluyor, anlaşmayı yapıyorlar ve adam, köpek balığının midesinden çıkarttığı gazete parçasını gösteriyor.
"Bu gazete, Sydney'e bir hafta sonra gelecek olan gazete. Köpekbalıkları gemilerden çok daha hızlı yüzerler. Gazetede, Fransa'nın Prusya'ya savaş ilan ettiği yazıyor. Gazete, bir asker paltosu parçasının cebinde, köpekbalığının cebindeydi. Yani çok sayıda üniforma ve asker paltosuna gerek duyulacak, yüklü miktarda yün teslimatını en hızlı yapabilecek yer de Avustralya."
Kendi gerçeğinden kaçıp limana sığınmış olan bu evsiz barksız adam bir anda zengin olmuş, ama Avustralya da hızlı haberleşmenin önemini kavrayıp bir yıl sonra Asya kıtasına telgraf telleriyle bağlanmış. Şimdi internetle herkes birbirine bağlı, dünyanın herhangi bir yerinde olan önemli bir olayı anında öğrenmek mümkün. O yüzden kaçmak da eskisi kadar kolay değil, pek anlamlı da değil. Kaçtığınız gerçek, her zaman bir tık ötenizde...