Bütünsel bir güzelliğin parçası olan böyle suskunluk anları, bir an nefes almanızı, etrafınıza bakınmanızı -ama mutlaka uyanmanızı ve dikkat kesilmenizi sağlar. Müzikte "es", yani ritme ve müziğin bürününe uygun sessizlikler, susmalar, uyandırıcıdır. Sükutun ikrardan geldiğine daha fazla önem atfeden bir günlük karabasan kültüründen, politikadan, gazetelerden insanın üzerine boca edilen banalliklerden sonra sükutun çok güzel bir yanının da olduğunu unutmamak lazım diye düşündüm. Kendinizi müziğin uçuran kollarına bırakınca, zaten kendiliğinizden uçuyorsunuz -ve vals yeniden başlıyor...
Romanda benim "Es" diye adlandırmak istediğim ve okurun kendinin tamamlaması beklenen yerler de uyarıcı etkiye sahip. Mesela Ernst Hemingway size, "İhtiyar Balıkçı"yı anlatırken, hayal gücünüzü diri tutacak "Es"ler koyar. O boşlukları öyle koyar ki, dikkatli okuyucu, yazarın romanda anlatmadığı şeyi kendisi yazar hayalinden. Hemingway bu eski yöntemi, romanlarını yazarken, bazı bölümleri tamamen çıkarttığı ilk deneyimlerinde keşfetmiş. Galiba "Es"leri en iyi anlamış yazarlardan biridir; yoksa, "İnsan konuşmayı iki yıl içinde öğreniyor, ama susmayı öğrenmesi için elli yıl gerekiyor" demezdi!
Hayatta da bazen böyle "Es" koymak gerekiyor. İç müziğinizin ritmi aynı kalmakla birlikte, "Es"ten sonra hangi notayla başlamanız gerektiğine dikkat kesiliyorsunuz. Sonra şarkıya devam ediyorsunuz -pür neşe. Bu "Es" bazen uzun da sürebiliyor, ritmi de bozabiliyor -ya da size öyle gelebiliyor. Ama hayat öyle güzel bir müzik ki, valsin devam edeceğinden emin olabilirsiniz...