Bazı insanlar iki, üç kişidir...
Daha kalabalık olan insanlar da var elbette. Onları ayrı insanlar sanırsınız -uzun süre. benimki de öyle oldu...
Galiba lise yıllarımdan itibaren kovboy hikayeleri anlatan çizgi romanları okumamaya başladım. Morris'in Red Kit'ini bu genellemenin dışında tutmalıyım. Benim "Edelcomics" dediğim, soylu çizgi romanlar arasında kovboy yoktu ama biri, resimlerine bakmaya değecek bir şeydi: "Blueberry". Kirli sakallı mavi urbalı bir Kuzeylidir kendileri. Sadece güzel çizgilerine baktığımdan, konularını hiç hatırlamıyorum (bu yazı için de internetten sorup soruşturmadım)...
Blueberry'nin Belçika ekolünden gelen çizeri Jean Giraud, 1938 doğumlu, müthiş dinamik bir fırçaya sahip. Belçika ekolünün köşe taşlarından Jijé'nin asistanlığını yapmış ve kovboyunu da ünlü Pilot dergisi için hazırlıyormuş. Bu dergiyi gördüm, eski sayılarından da vardı bende, şimdi de var. Çizgi roman kolleksiyonumda Blueberry de bulunuyordu elbette, ama en önde, en başta, Hugo Pratt, Manara ve Bourgeon'ların yanında Moebius'un "Inkal" bandları dururdu. "Edelcomics" çizerlerinin bence dört kare asından biriydi Moebius. 1980'lerde bir kasırga gibi esti çizgi roman sanatında...
O dönemde çizerlerin kimlikleriyle ilgilenmeyen ben, Moebius'u bir Polonyalı veya Çek sanıyordum. Çizdiği "fantasy türünde" denebilecek eserlerinin yazarı Jodorowsky diye biriydi ve bu kadar muazzam bir hayal gücü, ancak Stanislaw Lem 'in, Jerzy Lec'in geldiği yerden gelebilirdi...
Alejandro Jodorowsky'nin Şilili, Moebius'un da Belçikalı ve Jean Giraud ile aynı kişi olduğunu (ve tabii Gir ile aynı kişi!) çok sonra öğrendim. Ben bu ikilinin 1980'lerde birlikte yayınladıkları John Difool hikayelerine tutkundum. "Inkal" başlığı altında yayınladıkları, hayali bir evrende geçen bu 6 fantastik hikaye albümünün beni çeken yanı, mistik ve ezoterik öğeler taşıması, sürrealizmi hiç yormadan mistik anlam arayışıyla birlikte gayet iyi kullanmasıydı. Moebius'un Türkçe yayınlanıp yayınlanmadığını bilmiyorum (yayınlansaydı bana bir şekilde ulaşırdı sanıyorum) ama toplu eserleri Almanca yayınlandı ve bu vesileyle ondan bahsetmek de şart oldu...
Dokuzuncu sanatın en soylu eserler veren maça ası Moebius'u, geçtiğimiz yılın baharında yitirdik -ama o ölümsüz. Eserlerinin değerinin ileride daha da artacağını sanıyorum...