W. Somerset Maugham / Satılık Mektup

Birkaç hafta önce biri bana bir olayı anlattı ve bir hikaye haline getirmemi önerdi, o zamandan beri düşünüp duruyorum. Bunu ne yapacağımı ben de bilmiyorum. Olay şöyle: 
İki genç adam bir çay plantajında çalışıyorlar. Çalışanlara gelen mektupların oldukça uzak bir yerden alınması gerektiğinden, mektuplar uzun zaman aralıklarıyla geliyor. Adamlardan birine, -biz ona A. diyelim- her seferinde mektup geliyor, genellikle on-oniki mektup, hatta daha fazla. Diğer adam'a, -yani B.'ye- hiç mektup gelmiyor, o mektupsuz kalıyor. Ne zaman mektuplar gelse, kıskanarak, A'nın tomarla mektubunu alışını ve açıp okumaya başlamasını izliyor. Tek bir arzusu var, o da bir mektup almak. Bir mektup günü posta gelmeden önce dayanamıyor ve A.'ya, "Bak" diyor, "Sen her zaman bir sürü mektup alıyorsun, bana hiç gelmiyor. Sana 5 Pfund para vereyim, bana mektuplarından birini ver."
"Tamam, güzel" diyor A. Mektuplarını alınca tomarı ona uzatıyor, "İçinden herhangi birini al" diyor. B. ona parayı uzatıyor ve zarfların üzerindeki el yazılarına bakıp bir mektup seçiyor, dğerlerini A.'ya geri veriyor.
Akşam yemeğinden sonra Viski-soda içerlerken A., laf arasında soruyor: "Ee? Mektubunda ne yazıyordu?"
"Bunu sana söylemeyeceğim" diyor B.
A. şaşırıyor: "Kimden gelmiş?"
"Bu seni ilgilendirmez" diyor B. 
Al takke ver küllah tartışıyorlar, ama B., hakkını savunuyor ve aldığı mektup hakkında en ufak bir bilgi vermeyi reddediyor.
A. huysuzlanıyor ve bir sonraki hafta boyunca onu konuşturabilmek için her numarayı deniyor ama B.'den zırnık bilgi alamıyor. Sonunda A.'nın merakı öyle dayanılmaz oluyor ki, B.'nin yanına gidiyor, "Bak işte sana 5 Pfund, mektubu bana geri ver" diyor.
"Ölsen de vermem o mektubu" diyor B. "Onu satın aldım, fiyatını da ödedim, o benim. Kimselere vermem."
Bu kadar.
Şimdi modern hikayecilerden biri olsaydım, bunu olduğu gibi aynen yazmakla yetinirdim. Ama bu tarz bana uymaz. Hikaye formatına önem veririm ve bence bunun hikaye formatına uyabilmesi için, hiç bir soruya mahal vermeyen bir sonuç bolümünün olması gekir. İnsan okuru havada bırakmayı içine sindirebilse bile, hikayeyi anlatan kişi olarak onlarla birlikte havada kalmak istemiyor.