Önemli yazarların eşfedilme hikayeleri, her zaman heyecan vericidir. Bir sanatçının keşfedilmesi ve Dünyaya takdimi, her zaman enteresan hikaye örneklerindendir. Adını şimdi burada -ondan izinsiz- anmak istemediğim ünlü bir Türk yazarının açık yüreklilikle anlattığı kendi keşfedilme hikayesini ve o dönemdeki ruh halini ürpererek hatırlıyorum. Basit ama çarpıcı hikayelerdir. Tabii böyle bir şeyin olabilmesi ve keşfedilebilmesi için önce sahici bir yeteneğinin olması gerekir, yoksa varolmayan bir yetenekten "sahici sanatçı" çıkaramazsınız. Gerçek sanatçılar genellikle aşırı mütevazi, sıkılgan ve yalnız tiplerdir. Onlarla dostluk kurmak, onlara yaklaşmak kolay değildir. Ama kendilerine ördükleri surları aşıp onlara erişebilirseniz, muazzam bir hazine bulabilirsiniz. Bu durumu en iyi, gene yazarlar anlar. Mesela Anton Çehov, yazarlığını pek ciddiye almayan ve bu yüzden kendini paralarcasına gezici köy doktorluğu yapmayı sürdüren biridir. Ölümünden hemen önce tüm mütevaziliğiyle, "Görürsünüz bak. Yazdığım her şey, ben öldükten birkaç yıl sonra unutulacak" gibi cümleler sarfetmiştir. Günümüzde Çehov, 80 dile çevrilmiş, kitapları en az 70 milyon adet basılmış, yazdığı oyunları hala kapalı gişe oynayan, kısa öyküleri -teknik itibariyle- hâlâ aşılamamış biridir. Dramaları, Shakespeare'inkiler işe birlikte Dünyanın en iyilerinden sayılır. İşte onun gibiler, zamanın ruhuna uygun olarak "keşfedilirler."
1884'de Prag'da doğan Max Brod, zamanının tanınmış yazarlarından. 1915'de "Tycho Brache'nin Tanrı'ya giden yolu" romanını yazdıktan sonra üne kavuşmuş. Max Brod, sadece bir yazar değil, bir "kaşif" aynı zamanda. Janáček'i keşfeden ve onun Dünya tarafından tanınmasını sağlayan kişi Brod, ve en az o kadar önemli olan, aslan asker Schwejk'ın savaşa karşı duruşunu Almanca'ya çevirip Dünya'ya tanıtmış olması...
Brod, ünlü bir yazarken 1902'de tanıştığı Franz Kafka ise, o zaman tanınmayan bir yazar. 1924'de Kafka'nın ölümüne kadar onun en yakın arkadaşı olan Brod, Kafka ölüm döşeğindeyken onun son isteğini de dinlemek gibi bir eziyet yaşıyor. "Sevgili dostum" diyor Kafka, "ben öldükten sonra tüm yazdıklarımı ve roman taslaklarımı yakmanı istiyorum senden."
Max Brod, sevgili arkadaşının cenaze merasiminden sonra onun kitap taslaklarını ve el yazmalarını inceleyip, bu eserleri yakmanın Dünya edebiyatına büyük bir kötülük yapmak anlamına geleceğine hükmediyor ve oturup, Kafka'nın bütün eserlerini bir editör titizliğiyle yayıma hazırlıyor. Almanca dilinin bu bir numaralı Çek yazarının kitapları önce Amerika, Fransa, İtalya ve İngi,ltere'de dikkat çekiyor. Almanlar Kafka'yı anca 1945 sonrasında yeniden keşfediyorlar. Ve bu öykünün kahramanı Max Brod, kendi romanları artık bilinmeyen ve okunmayan bi yazari olarak 1968'de Tel Aviv'de hayata gözlerini yumarken, ardında bir edebiyat fenomenini bırakıyor: Franz Kafka...
Bana keşfedilme hikayesini anlatan ünlü Türk yazarının döne döne okuduğu yazar da işte o Kafka. Çünkü yazanlar bilir, her yazarın okuduğu ve hatta bir yerde örnek aldığı dev yazarlar, yani ustalar vardır. Kafka, o ustalardandır ve onun kitaplarını, yukarıda resmini gördüğünüz Max Brod'a borçluyuz...