Klaus Kinski...

Bir psikopatı oynamak denince akla gelen isimdir...
Onu ilk hangi filmde gördüğümü hatırlamıyorum. Edgar Wallace kriminal filmlerinde olabilir. Bu eski siyah-beyaz filmler, nedense unutulmuş iyi eğlenceliklerdendirler ve Klaus Kinski gibi birçok oyuncunun dünya tarafından keşfedilmelerini sağlamışlardır.
Kinski'yi en son, geçtiğimiz aylarda bir kovboy filminde seyrettim. Sergio Corbucci'nin 1968 yapımı unutulmaz "Il Grande Silenzio" filminde... Filmdeki iyi adamı, içine kapalı garip adamları iyi canlandıran Fransız aktör Jean-Louis Trintignant oynuyordu. Filmin en ilgi çekici yanı, mücadeleyi kötü adamın, yani Klaus Kinski'nin kazanmasıdır!
İyinin, tam bir psikopat tarafından fena halde öldürülmesi koyar adama...
Spagetti Western denen filmlere yeniden sardığım bir dönemdi ve o, Sergio Leone'nin "Bir Avuç Dolar" dizisinde de görülür. Saman sarısı saçları ve delici bakışlarıyla, psikopatları sadece canlandırmakla kalmayıp, bizzat psikopat olabildiğini de göstermiştir. "Jack The Ripper" filmini çektiği 1976'da, kendisiyle yapılan bir söyleşide, film hakkında aynen şöyle demiştir:
"O boku sekiz günde çekip attım ortaya, geriye kalan zamanda da tenis oynadım."
Klaus Kinski, eşsiz bir karakter oyuncusu olmasına rağmen, sayısız ikinci sınıf filmde oynamıştır. Ama başrolde harikalar yarattığı ve ölümsüzleştiği filmleri saymakta fayda var:
Ben son büyük filminden başlamak istiyorum, "Fitzcarraldo"dan. Filmi, Berlin'de büyük bir sinemada seyretmiştim. Amazon cangılında Opera kurmak düşünü gerçekleştiren bir adam. Gerçek bir hikaye. Peru'lu yerlilerin Fitzcarraldo diye adlandırdıkları Brian Sweeney Fitzgerald'ın hikayesi. Oradaki çılgın adam muhteşemdi. Sonra Nosferatu'yu bir vampiri oynadığı filmi.
Klaus Kinski, galiba yan rollerle göz dolduran haliyle daha çok akılda kalan biri. Kovboy filmlerindeki psikopat katil rollerini o kadar iyi oynar ki, sinemaya sırf onu görmeye gidebilirsiniz!
Sinemanın yerlerde süründüğü 1980'li yıllarda, ikinci sınıf filmlerde oynadı. "Yabankazları", ilk aklıma gelenlerden. Ezbere bildiğim ve iPad'imde uzun süre taşıdığım filmi ise, Alain Delon'un başrol oynadığı "Mort d'un pourri" filmidir. Orada, -o zaman için henüz çok yeni olan- global kapitalizmin önceliklerini anlatır Alain Delon'a. Yıl 1977. Senaryo'yu yazan Michel Audiard'a ve "kibar ama kanlı kapitalist"i oynayan Klaus Kinski'ye hayran olmamak zordur.
Özel hayatında derin zikzaklar çizen Kinski, hep çok genç kızlarla evlenmiştir. Son karısı, 19 yaşında tanıştığı Asyalı bir öğrencidir mesela. İnanılmaz centilmen, alçak gönüllü, kibar olan bu adamın, birden kafayı sıyırıp, en olmadık hakaretleri edebildiğini, öfke nöbetlerine tutulduğunu, kızdı mı gözünün kimseyi görmediğini söylemek zorundayım...
Klaus Kinski, 23 Kasım 1991'de, 65 yaşındayken, Kaliforniya'daki malikanesinde öldü. İkinci karısından 1961'de Berlin'de doğan kızı Nastassja Kinski de ünlü bir aktör.