Kitap nostaljisi ve hayalleri...

Son on gündür doğru-dürüst birşey okuyamamış olmanın boşluğuyla gezinirken, aklıma eski okuduklarım geldi...
Durum ve vaziyete göre, isteğiniz kitabı okumak, en kral özgürlüklerdendir...
(Voltaire, daha ötesine geçip, özgürlüğün insanın her istediğini yapması değil, istemediğini yapmaması demek olduğunu da söylemiş malumunuz)
istemediğinizi okumamak, "okul ve milli eğitim" denen şeye isyanın da adıdır aynı zamanda...
Ben, nedense hızlı dönemlerde ve yolculuklarda hep Agatha Christie, Robert Ludlum, Eric Van Lustbader gibi kolay okunan "hareket/bereket" romanları okurdum...
Bu romanları okurken, uçakta, çadırda, dağ tepesinde, hatta cephede bile olabiliyordum!..
Şimdi böyle zamanlarda Donna Leon, F. Scott Fitzgerald, hatta Raymond Carver okuyabiliyorum...
iPad'imde biriken -henüz okumadığım- kitapların fazlalığını, kitapları satın aldığım firma hatırlattı. "En çok okuyan" müşterilerindenmişim ve benimle bir söyleşi yapmak istiyorlarmış, ama ben başka bir ülkede yaşadığımdan, acaba telefon söyleşisi olabilirmiş mi? Tabii, olamadı...
Bu olaydan sonra, birikmiş kitapları hergün görüp canımı sıkmamak için, kitapların çoğunu iPad'den sildim, sonradan yüklemek üzere özel hesabımda duruyorlar... 
(Ama bazılarına başlamak için bu akşam sahile inmek istiyorum!..)
Okumak isteyip de yarım bıraktığım veya henüz başlamadığım kitaplardan ilki, "Enformasyon toplumundan sonra sırada hangi toplum var" diye tercüme edilebilecek bir Bertelsmann Vakfı yayını (Was kommt nach der Informationsgesellschaft?). Frankfurt'tan eski Solcu Matthias Horx'un "Dünüşüm Kitabı" (Das Buch des Wandels) şu anda iPad'den bana bakıyor. Bu kitabı o kadar çok karıştırdım ki, aslında okumasam da olabilir. Jeremy Rifkin'in "Empati Uygarlığı" (Die Empathische Zivilisation), burada yazabileceğimiz ilginç bir konu aynı zamanda (ama önce kitap okunmalı!) ve eleştirileblecek yanları da var -okuduğum kadarıyla.
Yarım bıraktığım iki kitap, beni bekliyor. İlki, bir yazıya konu edip sonra tamamlamadan blogumdan kaldırdığım alanın öznesi, Tomas Sedlacek'in "İyi ve Kötünün Ekonomisi" adlı devasa eseri (Die Ökonomie von Gut und Böse). İkincisi, Anonymous'la ilgili son dev kitap, üç gazetecinin birlikte yazdığı "We Are Anonymous"...
Bu iki kitabın da yarısından biraz fazlasını okudum ve bıraktım...
Şimdi ilgilendiğim ve karıştırdığım kitaplar, başka tellerden çalıyorlar...
Biri, Çin'in dünya gücü (Süper devlet demıyeceğim) olmasında Kong Fuzi'nin yani Batı'daki adıyla Konfiçyüscü fikirlerin etkisini inceleyen yepyeni bir kitap: Stefan Aust ve Adrian Geiges'in "Mit Konfuzius zur Wetmacht." Diğeri, tarihi başka türlü okumanın yeni yollarını tartışan ilginç bir kitap: Dan Diner'in "Zweiten Schwelle"si. Kapağını bile açmadıklarımdan. Arada, başka konular da var. Mesela insanlar cinayet işleme eşiğine nasıl ve neden geliyorlar, cinayet psikolojisi... Bu kitabı, bütün kötü Türk polisiye yazarlarına tavsiye ederim! Heike Lettner, "Wenn Menschen Töten". Kapağını açmadığım bir diğer kitap, "'Ben' İllüzyonu"nu (Die Ich-Illusion) Michael Gazzaniga yazmış.
Buradan, edebiyat'a geçersek, yeniden okumak istediğim kitaplarla başlamalıyım. İlki, tabii ki büyük usta Murakami Haruki-Sama'nın "1Q84" romanı. kitabın bu yakınlarda Türkçe de çıktığını (veya çıkacağını) sanıyorum...
Bir Can Yücel çevirisi: F. Scott Fitzgerald'ın "Muhteşem Gatsby"si. Bunun için aslında Bilge Kültür Sanat Yayınları'na buradan teşekkür etmeliyiz. Kitabı okumaya başlayınca, tüm ışıklarınız (ampülleriniz değil) yanıyor. Can Yücel, o basit ve güzel diliyle böyle bir etki uyandırabiliyor. Bir güzel şairden bir güzel Türkçe. Bu kitap için "The Grate Gatsby" filmini de yükledim iPad'e. Aklıma geldikçe açıp belli sahnelere bakıyorum ve Mia Farrow her zaman büyülüyor o muhteşem oyunculuğuyla... 
Listemdeki diğer roman, Jiang Rong'un "Kurtların Öfkesi" (Der Zorn der Wölfe). Bu kitaba, bir tatilde başlamayı düşünüyorum -çönkü hem ilginç, hem heyecanlı (Çince bu iki laf zaten aynı!) ve iyi edebiyat -yani yeme de yanında yat!