Cesurlar, korkaklar ve Demir Haç...

Savaş diye bir çizgiroman dizisi vardı. İkinci Dünya Savaşı'nda yaşanmış uzun kurgu hikayeler anlatırdı. Pek sevmediğim ve nadiren okuduğum çizgi romanlardandı. Gözü yoran çizim tarzına ek olarak aşırı gerçekçi, yetişkinlerin sıkıcı dünyasına yakın, fazla şiddetli ve sevimsizdi. Savaş filmlerini de pek sevmemekle birlikte Apocalypse Now, Platoon ve Er Ryan'ı Kurtarmak gibi filmleri izledim elbette. Bunlar, iyi anti-savaş filmleridir. Steiner / Demir Haç filmi, onlarla kıyaslanmayacak kadar orta karar, ama çizgi üstü bir film ve benzerlerinden farklı yanlara sahip. Belki bu yüzden unutulmayan filmler arasında kendine bir yer edinmiştir.
Geçenlerde sahafları turlarken, 'Savaş' çizgi romanlarını yeniden gördüm, bir kenarda duruyorlardı, hem de savaş romanlarıyla birlikte. Hâlâ okunuyorlar demek...
1977 yapımı Steiner, ingiliz-Alman-Yugoslav ortak yapımı. Rejisörü Amerikalı. Filmin çevrildiği yıllarda Yugoslavya diye bir ülke var, yaşıyor ve Josip Broz Tito tarafından yönetiliyor. Tito, Naziler'e karşı hakkıyla sıkı bir savaş verip bağımsızlığını kazanmış ve onu Ruslara da yedirmemiş büyük bir kahramandır. Haybeye kahraman olunmaz. Kahraman, başkaları için kendi hayatını hiçe sayan, tehlikeye atan ve mucizevi tehlikeli işler başaranlara deniyor. 21'inci yüzyılda pek kalmamış, ama yeniden hatırlanan bir değer. Filmde kullanılan tanklar da Tito'nun tankları elbette (dikkatli gözler tarafından, Rus tankları olmadığı farkedilmiş. Ben de başka biryerde okudum).
Filmin alt başlığı "Demir Haç", Alman Ordusu'nun en yaygın ve prestijli madalyası, bu yazının da konusu. Demir Haç, özellikle Birinci Dünya Savaşı'nda çok ciddiye alınmış bir madalya. Mustafa Kemal 'e de Çanakkale zaferinden sonra verilmiş. Kahramanlara verilen bir madalya.
Film, bir roman uyarlaması. Okumadım elbette ama yazarını çok duydum, kitaplarını da heryerde gördüm! Siz de duymuş ve görmüşsünüzdür. Willi Heinrich'in savaş romanları her dile çevrilmiş popüler savaş romanlarıdır (böyle bir tür de var maalesef). Film, "Das geduldige Fleisch" adlı romanın uyarlamasıdır. Bu tip savaş romanlarının Türkiye'de yayımlanan versiyonlarının kapakları da, Zagor veya Teksas-Tommiks kapakları gibi abartılı çizimlerle/grafiklerle kaplı olurdu. Tanklar, toplar, patlamalar, miğferler vs. Bunları mutlaka karıştırıp, asla okumamış biri olarak, İstanbul'un bazı kitapçılarının özel raflarını işgal ettiklerini de söyleyebilirim -tabii yalnız Willi Heinrich romanları değil.
Ben o eski 'Savaş' çizgi romanlarının, Willi Heinrich'in 1950'li yılların ortasından başlayarak bütün dünyada popüler olan romanlarından esinlendiklerini düşünüyorum. Zira filmin yapıldığı yıllarda bu Willi Heinrich romanlarının dünyadaki satış rakamları yirmi milyonun kesin üzerinde. Bu inanılmaz bir rakamdır (dünyada toplam satışı otuz milyonu geçmiştir). Film hakkında yazılan eleştirilerden bazıları -1970'li yılların sonunda- dönemin ruhuna uygun olarak "savaşı öven bir film" diye eleştirirler. Keşke bugün de öyle eleştirilerin bolca yapıldığı barışsever bir dönemde yaşıyor olsaydık. Bence film, bugünün ölçüleriyle gayet iyi bir anti-savaş filmi sayılabilir. Ama eleştirmenlerin arasında, kahramanlık konusundan da bahsedenler yoktu -hem de romanın 'Demir Haç' madalyasıyla ilgili olmasına ve savaşta korkaklığı işlemesine rağmen.
Savaş denen şey, belki de bu yüzden icad edilmiştir. Savaş, erkeklerin cesaretlerini takınıp ölümün gözünün içine dimdik baktıkları ve kendi nefslerini aştıkları eylemdir. Delik demirin icad olunup mertliğin bozulması ise korkuyla ilgili bir durumdur. Silah denen imha araçlarının etkisi arttıkça, bunları kullanan erkeklerin, nasıl büyüyen bir korkunun arkasına saklandıkları da daha belirginleşir. Savaşın özü, ille de öldürmek değildir. Kimin ruhen diğerinden üstün olduğunu saptamaktır. Öldürmek, yenilgiyi kabul etmeyen korkakların bir icadıdır.
Steiner filmi, 1943 yılında Batı'ya doğru ilerleyen Sovyet Kızıl Ordusu'nun saldırıları karşısında sürekli geri çekilmek zorunda kalan Alman Ordusuna bağlı bir birlikte yaşanıyor. Tamamen demoralize olmuş Alman birliğinin subayları, Nazilerden nefret etmekte, vatanı için falan değil, artık sadece hayatta kalmak için savaşmaktadır. Birliğin tek moral kaynağı, Steiner adında cevval bir astsubaydır (James Coburn), çünkü ufak tefek başarıları ancak o elde edebilmektedir. Bazen çıldırmanın eşiğine gelen askerlerden oluşan bu Alman birliğine, kendini beğenmiş yeni bir subay tayin edilir. Rahat Fransa'dan Doğu Cephesi'ne tayinini çıkartan Yüzbaşı Stransky'nin bölgeye intikalinin tek bir amacı vardır: Demir Haç nişanı almak. Ukala, aristokrat bir züppe olan bu korkak subayı, Almanya'nın usta oyuncusu Maximilian Schell canlandırıyor. Onu, Erich Ambler'in ünlü "Topkapi" romanından uyarlanmış filmden hatırlarsınız. Melina Mercouri ve Peter Ustinov ile birlikte baş rollerde oynar. 'Steiner' filminde, gayet iyi bir iş çıkarır. Hele top mermileri düşerken korktuğu sahneler, teatral olmasına rağmen güzeldir, filmin ruhuna uygundur. James Coburn filmde, bildiğiniz gibi. Cool bir savaşçı, bazen büyük laflar ediyor, orijinal biri değil.
1977-1978'de iki ödül alan filmin yönetmeni Sam Peckinpah'ın en güzel filmleri, galiba  Pat Gerrett and Billy the Kid (1973), Convoy (1978) ve Sırf konusu ve yazarı nedeniyle beğendiğim Osterman Weekend (1983).
Ben burada, filmin bazı Alman oyuncularını övmek istiyorum, çünkü onlar olmasa bu film vasat bir seyirlik olurdu. Amerikalı rejisörün bu filmi yapması ve Alman askerlerini belki ilk kez bu kadar popüler bir şekilde "iyi adamlar" olarak göstermesi bence önemli bir olaydır, çünkü Alman askeri, son altmış yıldır çekilen tüm benzeri filmlerin kötü adamları olmuşlardır. İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda sadece Naziler yenilmedi. Alman kültürü ve Alman imajı da çok önemli bir darbe yedi. Filmlerde gösterildiği gibi, savaşan Alman askerlerinin hepsi Nazi falan da değildi. James Coburn ve usta oyuncu James Mason dışındaki oyuncuların çoğunun Alman olması, bu ülkedeki muhteşem oyuncu kalitesini de dünyaya göstermiştir 1977'de. Ben bunu, muazzam Türk oyuncuları Tuncel Kurtiz, Yaman Okay gibilerin, bahaneyle dünyaya takdim edilmesi gibi birşey görürüm. Daha sonra tanınmışlardır elbette. Ama o yıllarda Türkleri pek kimse tanımıyordu dünyada. Bu filmde de James Coburn'un yanında harikalar yaratan bir Klaus Löwitsch vardır mesela. Ve Vadim Glowna. Onların, Maximilian Schell kadar tanınmamaları şanssızlıktır. Filmde Santa Berger'in bile küçük bir rolü var. Bunlar büyük aktörlerdir ve filme karakter katan kişilerdir. 'Steiner' filmini büyük yapan, kahramanlık konusunun yanında işlediği diğer konulardır aynı zamanda. Mesela askerler arasındaki homoseksüellik olayı... Savaşın en gaddar anlarında bile insan olmanın erdemleri de hep hatırlatılır. Alman askerlerinin kadınlardan oluşan bir Rus grubunu esir almaları ve burada erkeklik ve kadınlık adına yaşananlar ibretliktir. Steiner'in adamları, arkalarında her zaman ölüler bırakarak geri çekilirler, korkak yüzbaşının ihanetine de uğrarlar. Yüzbaşı, sığınağından bir an bile dışarı çıkmamıştir, tek el ateş etmemiştir, tüfeğe şarjörün nasıl takıldığını bile bilmez. Ama o Demir Haç'ı mutlaka almalıdır, "Yoksa ailemin yüzüne nasıl bakarım" der. -aristokrat asker ailenin oğlu.
Yüzbaşının Demir Haç alabilmek için, hergün sahada savaşmak zorunda olan Steiner'in tanıklığına ihtiyacı vardır. Emrindeki Steiner, onun "kahramanlığına" tanıklık edecek bir dilekçe yazmalıdır. Yüzbaşı, Homoseksüel emir subayını tehditle, kendisi hakkında olumlu ifade vermeye "ikna" eder, ama kahraman Steiner'i ikna etmek mumkün görünmemektedir. Yüzbaşı, üst komutanından geri çekilme emri aldıktan sonra Steiner ve adamlarını bundan haberdar etmedez ve onları cephe gerisinde bırakır. Hesapta Steiner ve adamları Rusların eline geçecek, böylece Demir Haç'ını almasına kimse engel olamayacaktır. Steiner geri dönmeyi başarır.
Neden Demir Haç?!
Bu madalyayı alan subaylar, kesinlikle en elit subaylar sınıfına dahil olurlar. Milliyetçiliğin, Jeostratejinin ve savaş dilinin hakim olduğu o devirde, ülkenin gözbebeğidirler. Demir Haç nişanı sınıflandırılmıştır. Birinci Sınıf, İkinci Sınıf, Şovalye Demir Haç'ı ve onun türevleri vardır.
Şovalye Demir Haçı sahibi subaylar kendi aralarında adeta bir şovalye tarikatı veya imtiyazlı kahramanlar kulübü gibidirler. Demir Haç, aslen Birinci Dünya Savaşı'nın en ünlü nişanıdır. Birinci Dünya Savaşında sadece üç farklı türü, İkinci Dünya Savaşında ise dört farklı türü vardır. İkinci Dünya Savaşında verilenler biraz daha kalın demirdendir, ortasında 'W' harfi (Wilhelm) değil gamalıhaç bulunur ve kordelesi de üç renklidir (eski versiyonunda sadece siyah ve beyazdır). Naziler dökülmeye başlayınca, Demir Haç'ın daha "şerefli" türlerini ürtmişler. Kılıçlısı var, elmaslısı var...
En "şerefli" Demir Haç madalyasının hem kılıçlı hem elmaslı versiyonunu bir Stuka pilotu almış. Savaş pilotu Hans-Ulrich Rudel, uçağıyla tam beşyüz Rus tankını safdışı ettiği için, elmas küpüne bandırılmış benzersiz bir Demir Haç almıştır, ama kendisini kimse tanımaz. Nazilerin ruh katili iktidarı, böyle insanların unutulmasına neden olmuştur. Rudel beşyüz tankı vursa da, kendini beğenmiş katil Nazileri general Georgi Konstantinoviç Şukov'un Kızıl Ordu birliklerinin elinden kurtaramamıştır!
Beyoğlu'nda İstiklal Caddesinden Balık Pazarı'na girince, soldaki ilk pasajda antikacılardan birinin vitrininde bu Haçlardan görmüştüm. Tabii ki İkinci Dünya Savaşından kalma, ayağa düşen gamalıhaçlı bir Demir Haçtı. Kimbilir nasıl bir hikayenin sonucuydu. Şimdi, kırmızı-beyaz-siyah bir kordelanın ucunda mütevazi bir demir parçasıydı. Üzerinde gamalıhaç olan bir madalyayı artık kim saklamak ister ki?!..
Demir Haç, Prusya'nın Napoleon Bonaparte savaşlarından sonra verdiği ve böylece bir geleneği de başlattığı madalyanın adıdır. Prusya Kralı III. Friedrich Wilhelm tarafından 1813'te Fransız işgaline karşı Alman Kurtuluş Savaşı sırasında vakfedilmiştir. Bu tarih, her Demir Haç'ın üzerinde (Nazi devri versiyonlarında arka yüzünde) yer alır. Dünyanın en önemli savaş ve kahramanlık madalyalarından Demir Haç, İkinci Dünya Savaşı'nda Naziler tarafından lekelenmiş olmasına rağmen eski versiyonları, eski siyah-beyaz fotoraflarda, son Osmanlı subaylarının göğüslerinde de dikkat çeker. Şatafatsız bir kahramanlık madalyası. Gamalı haçlandırılıp elmaslarla bezenerek kirletilmeden önceki versiyonları, müzelerin önemli köşelerinde saklanır. Gamalıhaçlı olanlarını ise, bitpazarlarında birkaç Liraya satın alabilirsiniz.
Demir Haç'ın kaderinde, -ölümün de ötesinde- insani değerlere sadık kalmanın veya onlara ihanet etmenin bedelinin ne olduğunu açık ve net bir şekilde görebilirsiniz.