Sultan Sarhoş Selim'in uçan elmasları...

Lakabı 'Yavuz' olan Burgund Dükü Karl'ın boynunda 55.23 karatlık bir elmasla savaşa neden gittiği ayrı bir soru. Mesele, uğur veya nazarlık gibi birşey taşımak. Türklerin mavi boncuğunun Avrupa'da henüz bilinmediği 1477 yılında Karl, Topkapı Sarayı'nın bugünkü sembolü 17 karatlık Kaşıkçı Elması'nın üç misli büyüklüğünde bir elmasla savaş meydanında çalakılıç dalıyor düşmanına.
Straßburg'un kuş uçuşu 120 kilometre batısındaki, (bugünün Fransa'sında) Nancy şehrinin dibinde karlı bir 5 Ocak günü. Burgund'un 15 bin kişilik ordusunun karşısına çıkan II. René'nin 19 bin askeri, Yavuz Karl'ın ordusunu nehre doğru sürüp kırıyor. O zaman Ayaktakımı tabir edilen birliklerin tamamı nehirde boğuluyorlar. Yenildiğini anlayan Karl, elması boynunda sallana sallana dörtnala kaçıyor. Peşine takılan iki mızraklı askerden yetişen ilki, onu baldırından yaralıyor. Ama ikincisi duraklamasını fırsat bilip önünü kesiyor ve mızrağını onun karnına saplıyor. Karl'ı, Hellebarde ile öldürüyorlar. Ucunda baltaya benzer kesici kısmı olan uzun mızrak bu. Başını ortadan ikiye ayırıyorlar.
Yavuz Karl, Nancy'deki en sevdiği kiliseye gömülürken, savaşta boynuna astığı o kocaman elmasının kayıp olduğu dillerde. Elmas bulunamıyor.
Karl'ı öldüren Alman askerler, paralı lejyonerler. Para karşılığı farklı ordularda savaşan profesyoneller. Onlardan birinin, elması Portekiz'de sattığı sonradan anlaşılıyor. Bu kocaman elmasın uzun yollar kat edip, günün birinde Osmanlı Sultanı Sarhoş Selim'in eline nasıl geçtiğini araştıran birileri de olur belki bir gün. Ama asıl ilginç olan, devlet işlerini Sokullu Mehmet Paşa'ya bırakıp kendisi Topkapı Sarayı'na çekilen ve oradan zinhar dışarı çıkmayan alemcilerin kralı Sultan Selim'in elinde sadece bu elmas bulunmuyor. Hafif yeşil-sarı renkli elmasın 34.98 karatlık küçük kardeşi de Sarhoş Selim'de.
Taşların çıkarıldıkları yer, büyük bir ihtimalle Hindistan'ın Golkonda'daki eski elmas yatağı. Ünlü Kohi Noor elması da buradan.
iki elması Sultan'ın boynunda gören Avrupalı elçinin adı Nicholas Harlay de Sancy. Sultanın zom olduğu bir anda, onu elmasları satmaya ikna ediyor. Kanuni Sultan Süleyman'ın alkolik oğlu'nun paraya pula ihtiyacı yok, elmaslarını neden satar hiç belli değil. Elmasların hem de oldukça ucuza gittiği anlaşılıyor. Taşlar, onları Sultan Selim'den satın alan elçinin adıyla, Sancy Elmasları diye anılıyorlar. Büyüğüne Sancy Elması, küçüğüne de Beau Sancy Elması adı takılıyor. Taşların ikisi de Avrupa'dan alınıp Osmanlı hazinesine girmiş.
Sultan Süleyman'ın hazinesini, peynirci fareler gibi kemirdiği anlaşılan Selim, bu olaydan sonra bir hamam aleminde ayağı kayıp mı öldü, yoksa onu biri mi itti belli değil. Ama elmasların bundan sonra dolaştıkları alan, hep Osmanlı sınırları dışında.
Bu hikayede benim en hoşuma giden yan, bir ara Avrupa saraylarının taçlarını süsleyen bu iki elmasın daima kadınlara hediye edilmiş olmalarıdır! Tektaş hediye alınca mutluluktan uçan kadınların, ne yapacaklarını şaşırtacak tipte bir "tektaş" bu; Parmağa taksan takılmaz, boyna takılıp çıkılmaz, broş yapsan bir türlü yapmasan bir türlü. Kocaman bir elmasla ne yapacağını bilemeyen böyle bir kadın, Maria de Medici, Beau Sancy'yi yacına taktırmış. Elmas, vasiyetlerde de hep kadınlara bırakılmış -ki doğrusu da budür zaten. Evlenen düşesler, kraliçeler, düğünlerinde bu dev elmasları takmışlar. Son Alman Hanedanı Hohenzollern, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra tahttan indirildikten sonra da elmasın sahibi olmuş. Büyük Sancy elması ise, Fransız sarayının en nadide parçalarından biri olarak 1789'a kadar saraylarda gezmiş, şimdi Paris'deki Louvre Müzesinde.
Küçük Beau Sancy elmasından yeni haberler var.
15 Mayıs 2012, Salı günü, son Alman İmparatoru II. Wilhelm'in ailesi Hohenzollern hanedanının yaşayan varisleri, Beau Sancy elmasını Cenevre'de yapılan bir açık artırmada sattılar. Elmas, 7.5 milyon Euro'ya satıldı. Satın alanın kimliği gizli tutuldu. Kimdir, bir düşünün!..