Samurai Arimura Jisaemon ve 17 savaşçısının 400 kişilik bir orduyu vurmasının gerçek hikayesi ve iradenin gücü

1860 Yılının 24 Mart sabahı, Shogun naibi İi Naosuke Kamon no Kami, (井伊直弼) tipi halinde yağan kara aldırmadan, 400 silahlı adamıyla birlikte Shogun'un Edo'daki sarayına doğru yol almaktadır. Japonya'nın de facto Hükümdarı Genelkurmay Başkanı Shogun'un huzuruna çıkacağı için, adamlarına tören kıyafeterini giymelerini emretmiştir.
Hikone şehrinin Bey'i (Daimyo'su) İi Naosuke 45 yaşındadır ve onyedi yaşından otuziki yaşına kadar yalnız yaşamış bir çay töreni ustasıdır. Bir Bey'in 14'üncü oğlu olarak, kılıç kullanmayı da öğrenmiştir elbette, ama o asıl mızrak kullanmakta ve kılıç çekmek sanatında (İai do) ustadır. ondan yaşlı kardeşleriyle kıyaslandığında hiç umulmadık birşey olmuş ve Babasının tahtına o oturmuştur. Diğer kardeşleri ya evlatlık verilmiş ya da ölmüşlerdir. İi Naosuke bir Zen Mabedine çekilip orada çile çekerken saraya çağrılıp Daimyo ilan edilmiştir. Şansın yardım ettiği bir kişidir ve "İi" adını da sonradan, tahta çıkınca almıştır zaten.
Yazının başındaki tam adından da anlaşılacağı gibi "dokunulmazlar"dan biridir İi Naosuke. O, Shogun ailesi/hanedanı Tokugawa'nın geleneksel müttefiki ailelerdendir. Bu aileler, Selçuklu'nun 1071 öncesindeki Göçer Beyleri, Anadolu'nun fethinden sonra otomatikman kendilerinden saymaları gibi bir durumdur. Adına Fudai Daimyo'lar denen bu Japon Beyleri, Tokugawa'nın 1600'deki Sekigahara savaşından önce de gönüllü müttefiklerdi ve Shogun'un danışmanları sayılıyorlardı. İi, Daimyo'lar koalisyonunun başı olunca, kısa zamanda Shogun'dan sonra ülkenin ikinci adamı haline gelir.
Tipi altında, dişine tırnağına kadar silahlı dörtyüz askerlerinin önünda atıyla ilerlerken, karşısına sadece 17 savaşçının çıkıp ona meydan okuyabileceğini rüyasında bile görmemiş olmalıdır. O savaşçıların, İi ile bir hesapları vardır...
İi Naosuke, Japonya'nın dünyaya açılmasını isteyen ve bu yolda kararlılıkla ilerleyen kişidir. Ama bunu nasıl yaptığına bir bakalım.
1856'da Japonya'ya ayak basan ilk Amerikan Büyükelçisi, Japon yönetimi tarafından, Başkent Edo'ya uzak Shimoda yarımadasında tutulmakta ve ülke içinde serbest gezmesine izin verilmemektedir. Bu dönemde her Batılı ülke gibi ABD'nin Japaonya'dan talep ettiği "imtiyazlar"ın haddı hududu yoktur -benzerleri Osmanlılar'ın başına geldiğinden, ayrıntıya gerek yok! Japonya'nın beş limanı açılacak ve eşit olmayan bir ticaret başlayacaktır.
"Harris" anlaşması denen bu anlaşma, İi'nin hararetle desteklediği bir şeydir. İi'nin gerekçesi, bir Japon için küçük düşürücü bir şeydir üstelik. İi, Japonya'nın Batılı ülkeler tarafından işgalinden korkmaktadır!
İi Naosuke'ye tepki gösterenlerin başında, Tokugawa hanedanından Mito şehrinin Bey'i Nariaki'dir. İi, ülkenin ruhani ve resmî Hükümdarı olan Göğün Oğlu'nu (Tenno) kazanmaya çalışır ama Tenno da onun "Açılımcı" fikrine karşı çıkınca, bu kez bir kurnazlık yaparak Shogun'un diğer iki danışmanını ikna edip Shogun tarafından Tairo tayin edilmesini sağlar. Böylece amacının önünde bir engel kalmamıs olur -çünkü Tenno sadece bir semboldür.
Devlet adabına göre bu durumda herkesin karara boyun eğmesi gerekir. Ülkeyi Amerikan tüccarlarına ardına kadar açan anlaşmaya en çok itiraz eden Mito Bey'i Nariaki de susar elbette. Ama komutanlarının hileyle susturulmasını, Nariaki'nin savaşçıları (Samurai) kabul edemez. Ama komutanların şerefine leke sürmeyecek bir çare düşünürler.
Bu savaşçıları kızdıran sadece bu anlaşma değil, İi'nin yöntemleridir. İi, iki yıl önce ölen Shogun yerine Kii Daimyo'su 12 yaşındaki bir çocuğu Shogun seçtirmiş ve ülkenin iplerini iyice eline geçirmiştir.
Nariaki'nin savaşçıları kendi aralarında gizli bir toplantı yaparlar. İi'nin elit birliğine bir ordu olarak saldırırlarsa, efendilerin adını lekeleyeceklerini düşünürler. Öyle olmaması için, İi'nin elit askerlerine -ölmeyi peşinen kabul edecek- küçük bir grup saldıracaktır. Mito'lu 17 Samurai, Arimura Jisaemon komutasında saldırıyı düzenleyeceklerdir. Mito Bey'i Nariaki'yle ilişiklerini kesip efendisiz Samurai (Ronin) olduklarını ilan ederler. İi'nin bunu duyduğu ama ciddiye almadığı söyleniyor. Ama 17 kişinin başındaki Arimura'nın ne yaman bir savaşçı olduğunu bilmiyor olmalı.
İi, kılıç çekme ustasıdır. Yani kılıcı çekiş anıyla karşısındaki vuruş anının neredeyse aynı olabildiği bir öğretinin ustasıdır. Dünyanın en sağlam çeliğinden döve döve işlenen Japon kılıcı (Katana), bildiğiniz usturanın uzun versiyonudur. Bir kılicın tavında olup olmadığı da, insan beli direncine sahip kamış balyalarında test edilir. "İyi" bir kılıç, bir vuruşta insanı ikiye bölebilen kılıçtır!
17 Savaşçı, İi'nin tören kıyafetli askerlerinin karşısına, Edo Sarayına yüz metre kadar yakında ortaya çıkmıştır ve sadece kılıçların kullanıldığı savaşta İi'nin dörtyüz askerinin tamamı öldürülmüştür. En son İi Naosuke, Arimura Jisaemon'un karşısında yalnız kalmıştır. Arimuro, Japonya'nın en güçlü adamı İi'yi yenmekle kalmayıp onun başını uçurdu.
Bir insanın vücudunda ne kadar çok kan olduğuna inanamazsınız. Kızıla kesen savaş meydanında, hayatta kalan muzaffer savaşçıların ağır yaralanan komutanı Arimura Jisaemon, kardeş kılıcı (Wakizashi) ile Seppuku yaparak savaş meydanında kendi hayatına son vermiştir.
En ilginci, 17 Samurai'nin bu olaydan önce birlikte ortak bir manifesto yazmalarıdır. Manifestoda şöyle deniyor:
"Barbarlarla (Amerikalılarla) ticari ilişkiler kurmak, onları saraylarda ağırlamak, onlarla anlaşmalar yapmak, ülkemizin çıkarlarna aykırıdır ve bizim onurumuzu zedelemektedir."
Bu olay, Japonya'da büyük bir şok yarattı. İi'nin elit savaşçılarıyla birlikten toptan imha edilmesi inanılır gibi değildi. Shogun, İi'nin öldüğünü uzun süre ilan etmedi. Devlet de, sanki İi hayattaymış gibi işledi, olay görmemezlikten gelinmeye çalışıldı. Şok çok büyüktü. İi'yi yokeden Samurai'ler göstermelik şekilde tutuklandılar ama sonra affedildiler. Bu olay, irade gücü ve savaşçı mükemmelliği olarak bugün de birçok filme ilham olmaktadır. Çok az/azınlık da olunsa, imkansız denen nice hedefe ulaşılabileceğini gösterir. İi'nin ölümünden sonra "resmen" evlendirilmesi, bu olayın devamında yaşanan "görmemezlikten gelme" olayının boyutlarını göstermek bakımından ibretliktir. Büyük haksızlıklar ve kibir mutlaka çezasını bulur. Ve o ceza, hiç ummadığınız yerden gelir genellikle, hem de inanılamayacak bir güç ve kesinlikle.